Daha sonra müminler, Akabe biatiyle,
Sığınacak bir ülke bulmuÅŸlardı haliyle.
Ve lakin öÄŸrenince, o müÅŸrikler bu ÅŸeyi,
Daha da artırdılar, onlara işkenceyi.
Öyle ki, müminlere, Mekke’de hayat sürmek,
Tahammülü imkansız bir hal aldı giderek.
Müminler, bu sebeple, Allah’ın Habibinden,
Müsaade istediler, hicret için Mekke’den.
İşte tam o günlerde, bir ara Resulullah,
Eshabının yanına teşrif etti bir sabah.
Buyurdu: (Ey Eshabım, bana, hicret yeriniz,
Bildirildi ki, o yer Medine’dir biliniz.
Oraya hicret edin, Allah’ın izni ile.
BirleÅŸin oradaki din kardeÅŸlerinizle.
Rabbimiz, kardeÅŸ yaptı size o müminleri.
Huzur bulacağınız yurt kıldı hem o yeri.)
Resulün izni ile, artık hep Medine’ye,
Müminler, bölük bölük baÅŸladılar gitmeye.
İtina ederdi ki ve lakin Müslümanlar,
MüÅŸrikler, bu hicretin farkına varmasınlar.
Dikkat çekmemek için, geceleri, sessizce,
Küçük kafilelerle, giderlerdi gizlice.
Lakin hazret-i Ömer, kılıcını kuÅŸanıp,
Yanına, oklarını ve mızrağını alıp,
MüÅŸriklerin önünde yürüdü Beytullaha.
Açıkça tavaf etti Kâbe’yi yedi defa.
Sonra, o müÅŸriklere seslendi gür sesiyle.
Dedi: (İşte, dinimi korumak gayesiyle,
Ben de, Allah yolunda, bugün hicret ederek,
Medine’ye giderim, yurdumu terk ederek.
Evet, karısını dul, çocuklarını yetim,
Bırakmak istiyorsa aranızda eğer kim,
Ve bana mani olmak isterse her kim eÄŸer,
Åžu vadinin ardında, önüme çıksın o er!)
Ve yirmi Müslümanı, alıp sonra yanına,
Gittiler güpegündüz, Medine yollarına.
Ömer ibnil Hattab’dan korkularından, onlar,
Bu giden kafileye, hiç dokunamadılar.
Göçün ardı arkası, artık kesilmiyordu.
Sahabe, akın akın hep hicret ediyordu.
Ebu Bekr-i Sıddık da, bu ara, hicret için,
Gelip talep edince Resulden bir gün izin,
Buyurdu ki: (Sabreyle, bana dahi Rabbimiz,
İzin verir hicrete, seninle gideriz biz.)
O, ÅŸaÅŸkınlık içinde, eyledi hemen sual:
Dedi: (Ya Resulallah, var mı böyle ihtimal?)
Allah’ın Habibi de, buyurdu: (Vardır, evet!)
Hazret-i Ebu Bekir, sevindi buna gayet.
|