Ömer ibnil Hattab’ın, adlini ölçmek için,
Toplandı yahudiler, bir yere hepsi bir gün.
Bir tanesi dedi ki: (Bana verin bu iÅŸi.
Bakalım, bu kadar çok adil midir bu kiÅŸi?)
Bir plan hazırlayıp, girdi doktor şekline,
Geldi Ömer Faruk’un mübarek hanesine.
Zayıf bir oğlu vardı evinde Halifenin.
Dedi ki: (Ben hekimim, neyin var böyle senin?)
Çocuk, pırlanta gibi, temiz ve saftı gayet.
Dedi ki: (Bedenimde, var birazcık zafiyet.)
Yahudi, ÅŸeytan gibi, dedi ki: (Peki, hay hay!
Üzülme, bu illetin tedavisi çok kolay.
Bizim evde, bu derde var ki öyle bir ilaç,
Onu iç, baÅŸka ÅŸeye kalmaz artık ihtiyaç.)
Götürdü böylelikle, onu kendi evine.
Åžarabı, ilaç diye, tutuÅŸturdu eline.
Saf, temiz kalpli çocuk, aldanıp yahudiye,
İçti o gün ÅŸarabı, ÅŸifalı ÅŸerbet diye.
Tabii biraz sonra, kaybetti kendisini.
Yahudi bunu görüp, sürdürdü hilesini.
Gönderip genç kızını, hemen onun yanına,
Åžarabın tesiriyle, günah iÅŸletti ona.
Az sonra, kendisine gelince çocuk birden,
Tövbe etti ise de, geçmiÅŸ idi iÅŸ iÅŸten.
O alçak yahudiyse, Halifeye gelerek,
İstedi cezasını, bunu ihbar ederek.
Halife, çok üzüldü olan bu hadiseye.
Sual etti oÄŸlundan: (DoÄŸru mudur bu?) diye.
Hakikat olduğunu anlayınca o hemen,
Derhal verdi hükmünü, hiç tereddüt etmeden.
Buyurdu: (Yüz sopadır, cezası iÅŸbu suçun.
Derhal infaz edilsin, istisnası yok bunun.)
Sahabe, dediler ki o zaman Halifeye:
(Mazur görün çocuÄŸu, kurban gitti hileye.
Zayıftır, dayanamaz, ne olur acıyınız.
Suçunu, bu seferlik bize bağışlayınız.)
Lakin o, affetmeye etmedi hiç temayül.
Buyurdu: (Din iÅŸinde, olur mu hatır gönül?)
Sonra da celallendi, onlar ısrar edince,
Dedi: (Bu teklifiniz, sığar mı adalete?
Cezasını çeksin ki, bu günahın peÅŸinden,
Kurtulsun ahirette, Cehennem ateÅŸinden.)
Başladılar vurmaya ikna edemeyince.
Bayıldı acısından, sopa kırka erince.
Devam ettilerse de, bitab düÅŸtü be gayet.
Sekseninci sopada, vefat etti nihayet.
Çok üzüldü, aÄŸladı oÄŸlunun öldüÄŸüne.
Fakat dinin emriydi, pişman olmadı yine.
|