Hazret-i Fatıma’yı istemek maksadiyle,
Ve hazret-i Sıddık'ın, tasvip ve teşvikiyle,
Peygamber-i ziÅŸânın, kapısını çalarak,
Girdi hazret-i Ali içeri, utanarak.
Oturdu o Serverin mübarek huzurunda.
Lakin hiç konuÅŸmaya, gücü yoktu o anda.
Peygamber efendimiz, ona ÅŸöyle sordular:
(Niçin geldin ya Ali, bir ihtiyacın mı var?)
O, mahcubiyetinden, başını öne eÄŸdi.
Ne için geldiÄŸini, bir türlü diyemedi.
Sadece arz etti ki: (Malumdur hazretine.
Vermişti babam beni, zatının hizmetine.
Hazretinden gördüÄŸüm iyilik ve ihsanlar,
Öyle çok ki, yapamaz bunu baÅŸka insanlar.
Bendeniz her hususta, muhtacım hazretine.)
Bu kadar arz eyledi ve sükut etti yine.
Anladı Resulullah, ne için geldiÄŸini.
Ve bildi, söylemeye hicab eylediÄŸini.
Buyurdu ki: (Herhalde, Fatıma'yı istersin.
Ve lakin söylemeye, benden hicab edersin.)
Allah’ın Sevgilisi, ona böyle deyince,
O, (Evet) diyebildi, utanmıştı iyice.
Bunu, Fatıma'ya da duyurdu Resul hemen.
Hazret-i Fatıma da, sükut etti cevaben.
Buyurdu ki: (Ya Ali, senin, para edecek,
Neyin var mehr olarak Fatıma'ya verecek?)
Dedi: (Ya Resulallah, yanımda şimdi benim,
Sadece bir atımla, var bir zırhlı gömleÄŸim.)
Buyurdu ki: (Ya Ali, lazım olur sana at.
Ve lakin zırhlı olan gömleÄŸini hemen sat.)
O da (Peki!) diyerek, Allah’ın Habibine,
Gönderdi birisiyle, zırhı pazar yerine.
O gün hazret-i Osman, yaparken pazarını,
Görüp, tanıdı hemen Mürteza'nın zırhını.
Onu satan tellala sordu ki varıp derhal:
(Sahibi, bu zırh için ne istiyor ey tellal?)
Dörtyüz dirhem deyince, dedi ki o tellala:
(Bunu ben, bu fiyata alıyorum pekala!)
Dörtyüz dirhem ödeyip, o zırhı aldı hemen,
Yanına, dörtyüz dirhem, koyarak ayriyeten,
Götürüp verdi o gün, hem hazret-i Ali'ye.
Dedi: (Layık değildir, bu zırh senden gayriye.
Bu dörtyüz dirhemle de, hallet düÄŸün iÅŸini.
Kusuru oldu ise, affet bu kardeÅŸini.)
Ali bin ebi Talip, o zırhı alıp, yine,
Geldi Resulullahın mübarek hanesine.
Durumu arz edince, gayet memnun oldular,
(Cennette arkadaşım, Osman'dır) buyurdular. |