Hûd Peygamber, kavmini çok edip dine davet,
Onlar da, etmeyince davetine icabet,
İyice anladı ki, bunlar iman etmezler.
Vadi-yi Nuh denilen yere gitti bu sefer.
Orada abdest alıp, yirmi rekat bir namaz,
Kılıp, Hak teâlâya eyledi dua, niyaz.
Dedi ki: (Sen her ÅŸeyi biliyorsun ilahi!
TebliÄŸ ettim bunlara her ÅŸeyi bizatihi.
Açlık ve kıtlık ile korkuttum onları ben.
İçlerinde inanan olmadı buna raÄŸmen.
İlahi, sen kavmime nasip eyle hidayet.
İnanmıyacaklarsa, azabınla helak et.
Öyle bir azap ile helak et ki ya Rabbi!
Helak olmuş olmasın bir kavim bunlar gibi.)
Kabul etti Rabbimiz onun bu duasını.
Gönderdi yavaÅŸ yavaÅŸ onlara azabını.
Üç sene müddet ile, yaÄŸmaz oldu yaÄŸmurlar.
Nehirler akmaz oldu hem kurudu pınarlar.
AÄŸaçlar ve meyveler, hep sarardı ve soldu.
Meşhur İrem bağları, tez zamanda yok oldu.
Hırpaladı onları bu kıtlık ve kuraklık.
Hatta yeşil bir ota, rastlanmaz oldu artık.
Bir damlacık su ile, bir lokmacık ekmeğe,
Muhtac olup, açlıktan baÅŸladılar ölmeye.
Bunaltıcı, çok sıcak rüzgar esiyordu hep.
Göz gözü görmüyordu savrulan tozdan sebep.
Herkes, ağızlarını güçlükle açıyordu.
Hepsi, zor ve periÅŸan halde bulunuyordu.
Hûd Peygamber, kavmine derdi ki o aralar:
(Gelecek o azabın belirtisidir bunlar.
Ve çekmiÅŸ olduÄŸunuz bu bela ve musibet,
Hep iman etmemenin neticesidir elbet.
Bu inattan vazgeçip, inanırsanız eÄŸer,
Kalkar üzerinizden bu sıkıntılı haller.)
Lakin inanmadılar yine de Hûd nebiye.
Ve hatta kendisini kalktılar öldürmeye.
Ama bu musibetler, günden güne artarak,
Dayanılmaz bir hale gelmişti son olarak.
İnsanlar birleÅŸerek, Hûd nebiye geldiler.
Bu sıkıntılarını ona arz eylediler.
Dediler ki: (Sen emin, doÄŸru sözlü kiÅŸisin.
Ve iyilik sahibi, yardımsever birisin.
Dua et, beldemize yağmurlar yağsın artık.
Bolluk bereket gelip, son bulsun bu kuraklık.)
Hûd nebi, cevabında buyurdu: (Ey kimseler!
Peki, benim duamla yaÄŸmurlar yaÄŸsa eÄŸer,
Bu batıl yolunuzdan geri döner misiniz?
Ve inadı bırakıp, iman eder misiniz?)
Hûd aleyhisselamın bu teklifine, o an,
Peki diyemediler yine inatlarından.
Ve razı oldular da kıtlık musibetine,
Yine de girmediler Hûd nebinin dinine.
Suratlarını asıp, oradan ayrıldılar.
İnanmak şerefinden yine mahrum kaldılar.
|