Ana Sayfa >  Peygamberler > Musa aleyhisselam > Oğlunu suya bırak!
Yazıcı   Yazı boyutunu     

Oğlunu suya bırak!

Kıbti bir marangozun giderek dükkanına,
Dedi ki: (Şu evsafta sandık yap hemen bana.)

Bu teklif, tuhafına gitti o marangozun.
Dedi: (Ne yapacaksın bu sandığı ey hatun?)

Hakikati, ayniyle izah etti kendine.
Ertesi gün sandığı alıp geldi evine.

Halbuki müminlerin düşmanıydı kıbtiler.
Hemen bir zaptiyeye gitti ki versin haber.

Ve lakin zaptiyeye gider gitmez o kıbti,
Bir tek söz söylemeye olmadı hiç takati.

Zira dili tutuldu o kıbti marangozun.
Bir şey konuşamadan, bekledi uzun uzun.

Fir’avnın memurları, ona sinirlendiler.
(Niçin konuşmuyorsun, niye geldin?) dediler.

Bir şeyler söylemeye çalışıyordu, fakat,
Tek bir söz söylemeye, yok idi onda takat.

Canları sıkılmıştı onların bu kıbtiye.
Dövüp kovaladılar (akıldan noksan) diye.

Dayak yiyip, dükkana gelince geri tekrar,
Gördü ki konuşuyor, dilinde açılma var.

Heyecan ve telaşla, yine gitti bu defa.
İstedi ki, kendini ediversin müdafaa.

Lakin söyleyemedi, yine de tek bir kelam.
Bu defa da gözleri kör olmuştu bittamam.

Memurlar baktılar ki, bu marangoz anormal.
Dövüp, hakaretlerle, kovdular yine derhal.

Acınacak bir hale geldi kıbti büsbütün.
Sağa sola çarparak, hor, zelil oldu o gün.

Bu hali, hidayete getirdi lakin onu.
Anladı ilahi bir ikazın olduğunu.

Hem dilsiz, hem kör idi, olmuştu çok perişan.
Yapmak istediğine gönülden oldu pişman.

Dedi: (Bu musibetten kurtulursam ben eğer,
Saklarım bu hususu, kimseye vermem haber.)

Ne zaman ki zihninden geçirdi bu sözleri,
Başladı konuşmaya ve açıldı gözleri.

Bir iman ve hidayet gelmişti kendisine.
Sevincinden kapandı şükrane secdesine.

Velhasıl bu korku da atlatıldı pekala.
Zira hıfzediyordu onları Hak teâlâ.

Sandığı, bir kamıştan yapmış idi o kişi.
Ülül’azm bir Resulü taşımaktı tek işi.

Annesi, pamuk koyup bu sandığın dibine,
Yatırdı ihtimamla evladını içine.

Kucaklayıp, gizlice Nil nehrine giderek,
Bıraktı su üstüne, Rabbine güvenerek.

Elbet bir anne için, zor bir şeydi bu gerçi.
Lakin Hakk'a güvendi, rahattı gayet içi.

Taşırdı nehir onu, gayet rahat ve sakin.
Sanki idrakindeydi yaptığı bu hizmetin.

Fir’avnın sarayının civarından geçerken,
Bir kanal ayrılırdı saraya bu nehirden.

Tam o yere gelince, dönüp girdi kanala.
Sanki onu, birisi, sevk etmişti o yola.

Su üstünden süzülüp, geldi kıyıya kadar.
Ağaçlar arasına girdi ve kıldı karar.

Saray hizmetçileri, su için o nehire,
Gelince, o sandığı gördüler birden bire.
 
Geridön
 
 
Klavye
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
26.04.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı