İblis’in teÅŸvikiyle, Karun’un, günden güne,
Para kazanma hırsı, tam yerleÅŸti gönlüne.
Kazandıkça, bu hırsı daha da artıyordu.
Artık bütün gücünü, bu yolda harcıyordu.
Musa aleyhisselam, daha önce de zaten,
Ona, kimya ilmini öÄŸretmiÅŸti tamamen.
O, bu ilmini dahi, bu yolda harcadı hep.
Dünyalık toplamakla meÅŸgul oldu ruz-ü ÅŸeb.
GörülmemiÅŸ hırs ile, hep mal kattı malına.
İnsanlara hizmeti getirmedi aklına.
Hakikaten çok büyük zengin oldu ilerde.
Öyle ki, zenginliÄŸi destan oldu dillerde.
Hatta günümüzde de, bu, bir darb-ı meseldir.
Zenginlik söylenince, hep Karun akla gelir.
Hazineler almazdı, servet ve mallarını.
Kırk katır taşıyordu sırf anahtarlarını.
Vakta ki, bu kadar çok zengin oldu o günde,
Gelip kibirlenirdi fakir halkın önünde.
Önceden edindiÄŸi iyi huy, güzel ahlak,
Kalmadı kendisinde, azıtıp şımararak.
Zulüm ve haksızlığa baÅŸladı sonra hatta.
Kendini kaf dağında görür oldu adeta.
Süslü elbiselerle, salınarak yürürdü.
Kibrinden, elbisesi yerlerde sürünürdü.
Binip altın eğerli, beyaz renkli atına,
Hep gösteriÅŸ yapardı, her gün o yer halkına.
Onu tatmin etmedi bu hareketleri de.
Küçük gördü sonunda, Musa Peygamberi de.
Onun duası ile zengin olmuştu fakat.
Åžimdi dinlemiyordu, o etse de nasihat.
Hatta halk, etse idi ona biraz temayül,
Hasetten, buna bile edemezdi tahammül.
İtibar gösterdikçe Musa Peygambere halk,
Çekemez hale geldi hasetten kudurarak.
Musa Nebi, Allah’ın emriyle ileride,
Hibir yaptı kardeşi Harun Peygamberi de.
Hibirlik, kurban kesmek manasına gelirdi.
İtibarlı kimseler bunu yapabilirdi.
Bunu duyup, hasedi daha da arttı onun.
Gidip, Musa Nebi'ye ÅŸöyle dedi bu Karun:
(Sende Peygamberlik var, Harun da oldu hibir.
Bende yok böyle ÅŸeyler, bu nasıl olabilir?)
Buyurdu ki: (Ey Karun, terk et bu düÅŸünceyi.
Ben deÄŸil, Allah verdi ona bu vazifeyi.)
Karun dedi: (Ne belli, belki de öyle deÄŸil.
Bu babta istiyorum bir alamet, bir delil.)
Musa aleyhisselam buyurdu: (Öyle ise,
Her kiÅŸi, bastonunu getirip versin bize.
O bastonlar, mescitte dursunlar sabaha dek.
Bakalım ertesi gün, kiminki yeÅŸerecek?
Sabah kimin bastonu verirse dal ve budak,
Bilin ki, hibirliÄŸe, o kiÅŸiymiÅŸ müstehak.)
İsrail oğulları, verdiler bastonları.
Musa Nebi, mescide gidip dikti onları.
Sabaha gördüler ki, hep hayrette kalarak,
Sırf Harun Nebi’ninki vermiÅŸti dal ve budak.
Buyurdu ki: (Ey Karun, ÅŸimdi söyle, bu nedir?)
Dedi ki: (Bu, sihirden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.)
|