Varaka, o rüyayı öyle tabir edince,
Buna, Hatice hatun memnun oldu bir nice.
Kalbi, muhabbetiyle dolarak o Resul’ün,
TeÅŸrif etmelerini bekler oldu o her gün.
Bir gün Atike hatun geldi onun evine,
Ki, ticaret iÅŸini arz etsin kendisine.
Ona diyecekti ki: (Kervanına bir kişi,
Arıyorsan, yeğenim iyi yapar bu işi.)
Lakin o, ticareti, hele ücret sözünü,
Söyleyemez, sıkılır, ter basardı yüzünü.
Hatice validemiz, anlayıp girdi söze,
Dedi ki: (Ey Atike, emriniz nedir bize?)
Arz etti: (Ey Hatice, belki de bilgin vardır.
Benim bir yeÄŸenim var, çok emin, vefakârdır.
İsmi Muhammed olup, Abdullah’tır babası.
Onu, Ebu Talib’e ısmarladı atası.
Kâmil bir yiÄŸit olup, tezevvüc zamanıdır.
Lakin Ebu Talib’in, bu ara eli dardır.
Duyduk ki, Åžam yönüne gidecek kervanına,
Bir kişi ararmışsın, bu haber geldi bana.
Bu iÅŸe, yeÄŸenimi tayin edersen eÄŸer,
Bilcümle beni HaÅŸim, sana çok dua eder.)
O, Atike hatundan bunları dinleyince,
Rüyayı hatırlayıp, kapıldı bir sevince.
Zira ona, rüyada müjdelenen Nebi’nin,
O Server olduÄŸunu ederdi o da tahmin.
Dedi ki: (Ey Atike, iÅŸittim kendisini.
Söylediler bana hem dininin kuvvetini.
Onun kabul etmesi, benim için bir nimet.
Herkesten daha fazla veririm Ona ücret.
Lakin bir göreyim ki, müsait midir buna?
Yani muktedir midir, kervanı korumaya?)
Onun bundan muradı, görüp bizzat zatını,
İyice tanımaktı fiziki evsafını.
Yani Onun sireti, semavi kitaplarda,
OkuduÄŸu evsafa uygun muydu acaba?
Atike, (Hemen gidip getireyim) diyerek,
Ayrıldı o haneden begayet sevinerek.
Hatice hatunun da sevinç sardı kalbini.
Zira doÄŸru çıkmıştı herhalde bu tahmini.
O gidince, evini süsledi var gücüyle.
Koyuldu beklemeye, bir bayram sevinciyle.
Az sonra Atike’yle, o Allah’ın Habibi,
TeÅŸrif etti o eve ondördüncü ay gibi.
Baktı Hatice hatun Resul'ün evsafına.
Tıpa tıp uygun buldu Tevrat’ın yazdığına.
Onun nezaketini ve nurlu cemalini,
Görünce, hayran kalıp, sevinç sardı kalbini.
DüÅŸündü ki: O rüya, doÄŸru çıktı herhalde.
Bu sırrı, başkasından saklayayım o halde.
KonuÅŸup, ücreti de tayin ettiler o gün.
Böylece mahzun kalbi, ferahladı Resul’ün.
|