Resulullah, Eshabla yaparak müzakere,
Karar verdi, Medine dışında cenk etmeye.
Çünkü genç sahabiler, pek heyecanlılardı.
Bir meydan savaşını çok arzuluyorlardı.
Buyurdu: (Ey Eshabım, sabrederseniz eğer,
Size, bu gazada da Rabbimiz yardım eder.
Bize düÅŸen, ihlasla savaşıp sabretmektir.
Tek gayemiz, Allah’ın ismini yüceltmektir.)
Daha sonra, ikindi namazını kılarak,
Eve gitti, Eshabın yanından ayrılarak.
Hazret-i Ömer ile Ebu Bekir de varıp,
Resulün hanesine girdiler izin alıp.
Allah’ın Sevgilisi, sararak sarığını,
Giyindi daha sonra üzerine zırhını.
Kılıcını alarak, mübarek omuzuna,
Hem dahi kalkanını yerleştirdi sırtına.
O sırada dışarda, Sahabenin cümlesi,
Resulün gelmesini bekliyorlardı hepsi.
O arada yaÅŸlılar, dediler ki gençlere:
(Niçin bırakmadınız bunu siz o Servere?
Size layık odur ki, bu hususta siz yine,
Resule teslim olup, uyasınız emrine.
Çünkü Resulullahın her iÅŸi vahiyledir.
Nasıl yapacağını, Allah ona bildirir.)
Onlar böyle deyince, piÅŸman oldu o gençler.
Ve o fikirlerinden, o anda vaz geçtiler.
Geldi Resul o sıra Eshabının yanına.
Baktılar, kılıcını asmış omuzlarına.
Genç Eshabdan birisi, dedi: (Ya Resulallah!
Canımız, her şeyimiz fedadır sana vallah.
Bu babta söz söylemek, bizim ne haddimize.
Siz nasıl isterseniz, tâbiyiz elbet size.
Medine’de kalmayı istiyorsan, kalırız.
Sana muhalefetten Allah’a sığınırız.)
Buyurdu: (Ben fikrimi izhar ettim, fakat siz,
Kendi isteÄŸinizde mübalaÄŸa ettiniz.
Ve lakin bir Peygamber, kılıcını eline,
Alınca, harp etmeden geri koymaz yerine.
Allah’ın hükmü neyse, o zuhur eder elbet.
Sözümü dinlerseniz, sizindir galibiyet.
Allah deyip, sabır ve sebat gösterirseniz,
Elbette size yine, yardım eder Rabbimiz.)
Eshab, bin kiÅŸi olup, küffârdan azdı yine.
İki at mevcut olup, Resul bindi birine.
Ve üç sancak baÄŸlayıp Resulullah o ara,
Birini teslim etti Üseyyid bin Hudayr’a.
DiÄŸer ikisini de, Habbab bin Münzir ile,
Mus'ab ibni Umeyr’e verdi kendi eliyle.
SaÄŸ yanda Muhacirler, sol yanda ise Ensar,
Bir Cuma, ikindide Medine'den çıktılar.
Bayrama gider gibi, bin zevk ve safa ile,
Yürüdüler ileri, tekbir sedalarıyle.
|