MüÅŸriklerden dört kiÅŸi, Allah’ın Resulünü,
Öldürmek hususunda yemin etti o günü.
Lakin Resulullahın etrafında, Eshabdan,
Sadece birkaç kiÅŸi bulunurdu o zaman.
Önünde, sancaktarı Mus'ab bin Umeyr vardı.
Resulün beyaz renkli sancağını tutardı.
Ayrıca, üzerine giyindiÄŸi zırhlardan,
Mus'ab, Resulullaha çok benzerdi o zaman.
SaÄŸ eliyle, mübarek sancağı tutuyordu.
Sol eliyle, düÅŸmana kılıç savuruyordu.
İbni Kamia adlı bir müÅŸrik de, o ara,
Geldi atlı olarak, bürünmüÅŸtü zırhlara.
Maksadı, öldürmekti Server-i kâinatı.
Bu yüzden, ona doÄŸru süratle sürdü atı.
Hazret-i Mus'ab ile, Nesibe hatun, o an,
Korurlardı Resulü, onun hücumlarından.
Kılıçlarını çekip, saldırdılar kâfire.
İkisi iki yandan kılıç vurdu habire.
Lakin zırhtan ötürü, hiç tesir etmiyordu.
Kâfir, Resulullahı öldürmek istiyordu.
Hazret-i Nesibe’ye bir kılıç vurdu birden.
Omuzu parçalandı, o darbe tesirinden.
Yürüdü daha sonra Mus'abın üzerine.
İndirdi kılıcını sancak tutan eline.
Eli kopup, sancağı öbür eline aldı.
Yine İslam sancağı, havada dalgalandı.
Lakin İbni Kamia, saldırıp ona yine,
Bu sefer kılıcını, indirdi sol eline.
Her iki eli dahi, kesilmişti Mus'abın.
Yine de düÅŸürmedi sancağını İslam’ın.
Ona, pazularıyla sımsıkı sarılarak,
Yine dalgalandırdı yere bırakmayarak.
Kâfir, mızrak sapladı Mus'aba bu sefer de.
O zaman yere düÅŸüp, ÅŸehid oldu o yerde.
Mus'ab, Allah yolunda düÅŸüp verdi canını.
Lakin düÅŸürmediler melekler sancağını.
Mus'abın suretine girip hemen bir melek,
Kaldırdı o sancağı, yere düÅŸürmeyerek.
Onu böyle görünce, Allah’ın Peygamberi,
Buyurdu ki: (Ya Mus'ab, yürü daha ileri!)
Melek, Resulullaha arz etti ki cevaben:
(Ey Allah’ın Resulü, o Mus'ab deÄŸilim ben.)
O, böyle arz edince Resul-i kibriyaya,
Resul verdi sancağı, Aliyyül Mürteza’ya.
Mus'ab, Resulullaha fazla benzediÄŸinden,
Onu öldürdüÄŸünü zannetti kâfir birden.
Acele müÅŸriklerin arasına giderek,
(Muhammed’i öldürdüm!) dedi böbürlenerek.
Kâfirler, bu habere pek sevinip, ÅŸaÅŸtılar.
Bu sevinçle kudurup, daha azgınlaÅŸtılar.
Hadisenin aslını bilmeyen müminler de,
DüÅŸtüler çok büyük bir üzüntüye ve derde.
Bir matem havasına bürünmüÅŸtü ortalık.
Elleri, ayakları tutamaz oldu artık.
|