Hendek harbinden sonra, Server-i âlem yine,
Hazret-i AiÅŸe’nin teÅŸrif etti evine.

Zırh ve silahlarını, çıkardı üzerinden.
Vücudu tozlanmıştı, bir banyo aldı hemen.

O sırada Cebrail, Dıhye’nin suretinde,
Geliverdi zırhı ve silahı üzerinde.

Dedi: (Ya Resulallah, siz, Beni Kureyza'nın,
Üstüne yürüyün ki, bu, emridir Allah’ın.)

Kâinatın sultanı, Bilal-i HabeÅŸi’ye,
Emretti: (Bu haberi, herkese söyle!) diye.

Kendisi de giyinip, silahıyle zırhını,
MiÄŸferini geçirip, kuÅŸandı kılıcını.

Geldi at üzerinde Eshabın arasına.
Teslim etti sancağı, Allah’ın arslanına.

Ve gönderdi ileri, öncü kuvvet olarak,
Ä°bni Ümmü Mektum’u, ÅŸehirde bırakarak,

Tekbir sedalarıyla çıktılar Medine’den.
GammaroÄŸulları’yla karşılaÅŸtılar hemen.

Silahlanmış, Resulü beklerdi o kimseler.
(Size kim haber verdi?) diye sordu o Server.

Dediler ki: (Dıhye-i Kelbi geldi az önce.
Biz de ondan öÄŸrendik bu haberi böylece.)

Buyurdu ki: (O kiÅŸi, Cibril-i emin idi.
Ve Beni Kureyza'ya emirle gönderildi.

Onların kalesini kuvvetlice sarsacak.
Böylece kalplerine, büyük korku salacak.)

Velhasıl o kaleye varıncaya kadar tam,
Artıp, üçbin kiÅŸiyi buldu Eshab-ı kiram.

Gitti hazret-i Ali sancak ile en önde.
Ve dikti sancağını, o kalenin önünde.

Resulullah, oraya varınca en nihayet,
Önce o kâfirleri Ä°slam’a etti davet.

Yahudiler, daveti kabul eylemediler.
İkinci teklifini yaptı Resul bu sefer.

Buyurdu: (Öyle ise, Allah’ın Resulünün,
Emri ile, kaleden inin ve teslim olun!)

Onlar, bu emri dahi reddedince, bu sefer,
Sahabe-i kirama nazar etti o Server.

Sa'd hazretlerini görüp verdi ÅŸu emri:
(Ya Sa'd, oka tutun siz ÅŸu yahudileri!)

O ve diÄŸer okçular, Resulün emri ile,
Fırlattılar okları, tekbir sedalariyle.

Onlar da buna karşı, ok ile taş attılar.
Bu hareketleriyle savaşı başlattılar.

Lakin korkularından, açıp da kapıları,
Hiç çıkamıyorlardı o kaleden dışarı.

Hain olduklarından, korkuyorlardı böyle.
Zira hain ve zalim, korkak olur haliyle.

Onlar, Resulullaha iman getirmediler.
Yalnız hasetlerinden, Onu inkâr ettiler.

Yine Hendek harbinde, haince davranarak,
Yapılan andlaşmayı, tek taraflı bozarak,

KureyÅŸ kâfirleriyle anlaÅŸtılar gizlice.
Resulü, güç durumda bıraktılar böylece.