Hicri altıncı yılın, Zilkade ayında hem,
Bir gece, rüyasında gördü ki Fahr-i âlem:
Sahabe-i kiramla hep Mekke’ye gittiler.
Ve Kâbe-i ÅŸerifi ziyaret eylediler.
O Server, bu rüyayı Eshaba söyleyince,
Kapıldı onlar dahi, heyecan ve sevince.
Zira ana yurtları, doÄŸup büyüdükleri,
Yüzlerini beÅŸ vakit namazda döndükleri,
Mekke’ye, Beytullaha gideceklerdi zira.
Çünkü buna iÅŸaret ediyordu bu rüya.
Resulullah, Eshaba verince bu müjdeyi,
Hemen bir hazırlığa başladı onlar dahi.
Resulullah kendi de, yol için hazırlanıp,
İbni Ümmü Mektum’u yerine vekil yapıp,
Zilkade ayının ilk Cumartesi gününde,
Kusva nam devesine binerek Medine’de,
Bindörtyüz sahabiyle çıktılar Medine’den.
Şehirde kalanlarla vedalaştılar hemen.
Daha sonra her biri, niyet edip umreye,
YürüyüÅŸe geçtiler, o mukaddes beldeye.
Birer kılıç var idi, yanında her kiÅŸinin.
YetmiÅŸ de deve vardı kurbanlık, kesmek için.
Zülhuleyfe denilen yere varınca ama,
Resulullah ve Eshab, girdiler hep ihrama.
Kurbanlık develere, işaretler yaptılar.
Herbirinin boynuna, birer ip bağladılar.
Sonra da BiÅŸr bin Süfyan isimli sahabiye,
Emredip, haber için gönderdiler Mekke’ye.
Beyazlara bürünen Resul ve sahabiler,
Orada, hep birlikte telbiye eylediler.
Hepsi yüksek ses ile, telbiye söylüyordu.
Bu mübarek sözlerle, yer ve gök inliyordu.
Bir an önce Mekke’ye varmak için de hemen,
Yola devam ettiler çıkıp, Zülhuleyfe'den.
Yolda hazret-i Ömer ve Sa'd bin Ubade,
O Serverin yanına yaklaşıp az ilerde,
Dediler ki: (Efendim, KureyÅŸ’in üstüne biz,
Silahsız olarak mı acaba gideceğiz?
Onlardan, zatınıza zarar erişir diye,
Korkar ve bu sebepten düÅŸeriz endiÅŸeye.)
Buyurdu ki: (Umreye niyet ettim önce ben.
Silah taşımayı da, istemem böyle iken.)
Allah’ın Sevgilisi ve Sahabe-yi kiram,
Umre niyeti ile ettiler yola devam.
Bazı kabileleri, ederek hem ziyaret,
Resulullah, onları ederdi dine davet.
Lakin çekiniyordu bir kısım kabileler.
Verirdi bir kısmı da, kıymetli hediyeler.
Beyaz ihramlarıyla, o bindörtyüz sahabi,
BaÅŸlarında Allah’ın Sevgilisi, Habibi,
Heyecanlanırlardı Mekke’ye varmak için.
Zira burunlarında tütüyordu hepsinin.
|