O Server imam oldu, o öÄŸlen namazında.
Bindörtyüz sahabi de, saf tuttu arkasında.
O ikiyüz kiÅŸilik KureyÅŸ süvarileri,
Görüp, hayret ettiler bu korkusuz erleri.
Hatta hayretlerinden, namaz bitene kadar,
Saldırıp, herhangi bir zarar yapamadılar.
Lakin namazdan sonra, dediler: (Biz ne yaptık?
Onlar namaz kılarken, biz niçin saldırmadık?
İstifade etseydik onların bu halinden,
Hücum edip, çoÄŸunu öldürürdük aniden.
Neyse üzülmeyelim, nasılsa Müslümanlar,
İkindi vaktinde de, yine namaz kılarlar.
Hiç olmazsa o zaman gafil davranmayalım.
Bir anda hücum edip, çoÄŸunu haklayalım.)
O zaman Hak teâlâ, Cebrail ile yine,
Onların bu fikrini, bildirdi Habibine.
Buyurdu: (Eshabınla kılarken namazını,
O zaman iki kısma taksim et Eshabını.
Bir kısmı, senin ile o namazı kılsınlar.
Bir kısmı da, silahla düÅŸmanı kollasınlar.
Sonra namaz kılanlar, beklesinler düÅŸmanı.
Ve düÅŸman bekleyenler, kılsın namazlarını.
Zira arzu eder ki, size düÅŸman olanlar,
Gafil olduğunuz an, size baskın yapalar.)
Velhasıl ikindinin vakti girdiği zaman,
Yine hazret-i Bilal okudu gür bir ezan.
MüÅŸrik süvarileri, bilerek bunu fırsat,
Hücuma geçmek için, aldılar bir tertibat.
Lakin Resul-i ekrem, o vahiy mucibince,
Eshabına emredip, tedbir aldı hemence.
Namazı, bu şekilde kılınca sahabiler,
Bunu görüp, ÅŸaÅŸkına dönüverdi kâfirler.
Hak teâlâ onlara, korku verdi bir nice.
Onlara saldırmaktan, vazgeçtiler hemence.
Bir zarar yapamadan velhasıl süvariler,
Haber için, süratle Mekke’ye at sürdüler.
Peygamber-i ziÅŸânla, bindörtyüz Sahabe de,
Hudeybiye’ye doÄŸru geçtiler harekete.
Mekke’nin hududuna varınca, Kusva birden,
Çöküverdi, zahirde hiçbir sebep yok iken.
Onu kaldırmak için, uÄŸraÅŸtılar o saat.
Kusva, çöktüÄŸü yerden kalkmadı yine fakat.
Allah’ın Sevgilisi buyurdu ki hemence:
(Kusva'nın çökme huyu yok idi daha önce.
Ve lakin Ebrehenin, adı Mahmude olan,
Filini, Beytullaha gitmekten alıkoyan,
Hak teâlâ, ÅŸimdi de bu Kusva’yı tutmuÅŸtur.
Ve Mekke’ye girmekten, onu alıkoymuÅŸtur.)
Sıçrayıp kalktı o an, Kusva adlı o deve,
Ve o yerden ayrılıp, baÅŸladı yürümeye.
Hudut üzerindeki Hudeybiye denilen,
Bir mevkiye gelince, yine durdu aniden.
Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram da,
İnip konakladılar, suyu az bu mekanda.
|