Peygamber efendimiz ve şanlı sahabiler,
Birlikte Beytullahı önce tavaf ettiler.
Ve hazret-i Abbas’ın kuyudan çıkardığı,
Zemzem suyunu içip, sonra da abdest aldı.
Vücudundan ayrılan suları, o arada,
Eshab, yere düÅŸmeden kapıştılar havada.
Bunu gören müÅŸrikler, çok hayret eylediler.
(Biz böyle bir hükümdar hiç görmedik) dediler.
Kâbe’nin çevresinde, taÅŸtan veya tahtadan,
Yapılmış çok sayıda putlar vardı o zaman.
Peygamber efendimiz, kırılıp bu putların,
Tertemiz olmasını istedi Beytullahın.
Ve okuyup sure-i İsra’dan iki âyet,
Asa’sıyle putlara eyledi bir iÅŸaret.
Asa’nın dokunduÄŸu o putlar, birer birer,
Yüzleri üzerine yerlere devrildiler.
ÖÄŸle vakti girince, Bilal-i HabeÅŸi’ye,
Emretti Resulullah: (Kalk, ezan oku!) diye.
O da, yanık sesiyle okudu ki bir ezan,
Kalblere, çok büyük bir huzur geldi o zaman.
Velakin müÅŸriklerin içleri eriyordu.
Elem ve üzüntüyle hepsi kahroluyordu.
Allah’ın Peygamberi, bazı Eshabı ile,
Beytullaha girdiler ibadet maksadiyle.
Kapıyı arkasına alıp Fahr-i kâinat,
Namaz eda eyledi, burada iki rekat.
Sonra çıkıp, kapının her iki kanadından,
Mübarek elleriyle tutarak durdu o an.
KureyÅŸli müÅŸriklerse, hep mescid-i haramda,
Toplanmış, heyecanla bekleşirdi o anda.
Korku ile karışık bir ümitle, cümlesi,
Resulün kararını bekliyorlardı hepsi.
Zira onlar, vaktiyle Sevgili Peygambere,
Ve Ona iman eden bir nice müminlere,
Her türlü eziyet ve iÅŸkence yapmışlardı.
Kırbaç ile dövmüÅŸler, ateÅŸte yakmışlardı.
İpi, boyunlarına takıp bir seferinde,
Yerde sürümüÅŸlerdi, dikenler üzerinde.
AteÅŸte kızartılmış ÅŸiÅŸleri, bir çoÄŸuna,
VahÅŸice sokmuÅŸlardı çıplak vücutlarına.
Koyup hem üstlerine ağır, sıcak kayalar,
Döverlerdi onları, bayıltıncaya kadar.
Üç sene, bir bölgeye hapsedip aç ve susuz,
Mahrum bırakmışlardı her ÅŸeyden hem de suçsuz.
Sonunda, yurtlarından sürüp çıkarmışlardı,
Bunlar yetmezmiÅŸ gibi, çok da harp yapmışlardı.
Bütün bunlara raÄŸmen, ümitlilerdi yine,
Ümitle bakarlardı, gözlerinin içine.
Çünkü karşılarında, âleme rahmet olan,
Bir merhamet deryası Peygamber vardı o an.
|