Ümmü BiÅŸr, o Serveri ettiÄŸinde ziyaret,
Gördü, Resulullahın ateÅŸi yüksek gayet.
Dedi: (Ya Resulallah, fedadır sana canım.
Böyle yüksek ateÅŸe, ben asla rastlamadım.)
Buyurdu: (Ey Ümmü BiÅŸr, çok olması ateÅŸin,
Çok olması içindir, bana sevap ve ecrin.
Bir yıl önce, Hayber’de yemiÅŸtim zehirli et.
Ondan geldi husule bendeki bu hararet.
O zehrin acısını, ben her zaman duyardım.
Sanki koparılıyor şimdi aort damarım.)
Resulün hastalığı, ÅŸiddetleniyordu hep.
Çok üzülüyorlardı müminler bundan sebep.
Acele toplanarak, Aliyyül Mürteza’yı,
Sormaya gönderdiler Resul-i müctebayı.
O Server, iÅŸaretle ona ÅŸöyle sordular:
(Ya Ali, benim için Eshabım ne diyorlar?)
Dedi ki: (Resulullah giderse aramızdan,
Diye üzülüyorlar, rahatları yok ÅŸu an.)
Hakikaten Resulün ateÅŸi, günden güne,
Artınca, bir üzüntü çökmüÅŸtü üstlerine.
Şaşkın bir vaziyette mescide geldi hepsi.
Haber aldı bunu da Allah’ın Sevgilisi.
Zorlukla teÅŸrif edip ÅŸerefli mescidine,
Åžöyle hitab eyledi Sahabe-i güzine:
(Ey Eshabım, duydum ki bugünlerde hepiniz,
Ölümümü düÅŸünüp, kederlenirmiÅŸsiniz.
Kavmiyle sonsuz kalan var mı ki bir Peygamber,
Ben de sonsuz kalayım sizin ile beraber.
Yalnız Hak teâlâdır, âlemde baki olan.
Her fani, elbette ki ölecektir bir zaman.
Ben de, her fani gibi öleceÄŸim elbette.
Sonsuz kavuşacağım Rabbime ahirette.
Ey Ensar, ÅŸunu size edeyim ki vasiyet,
Sizler Muhacirine edin tazim ve hürmet.)
Sonra da seslendi ki Muhacir olanlara:
(İyilik, ihsan edin sizler dahi Ensara.
Onlar, size vaktiyle çok iyilik yaptılar.
Kendi hanelerinde sizi barındırdılar.
Her kim hakim olursa, içinizden Ensara,
Kusurunu affedip, ihsan etsin onlara.)
Sonra da buyurdu ki: (Bir kulu, cenâb-ı Hak,
Dünyada kalmak ile, kendisine kavuÅŸmak,
Arasında, tercihi bıraktı kendisine.
Rabbine kavuşmayı istedi o kul yine.)
Hazret-i Ebu Bekir, Resulün bu sözünden,
Vefat edeceÄŸini yakinen sezdi hemen.
(Ya Resulallah, sana canımız olsun feda!)
Deyip, üzüntüsünden baÅŸladı aÄŸlamaya.
O Server de üzülüp, dedi: (Ya Eba Bekir!
Ağlama, zira buna sabretmek lazım gelir.)
|