Peygamber efendimiz, doÄŸru ve emin idi.
Zaten meÅŸhur lakabı, (Muhammed-ül emin)di.
Resulün baÅŸ düÅŸmanı o Ebu Cehil bile,
İtiraf etti bunu bizzat kendi diliyle.
Zira Resulullaha, o bir gün ÅŸöyle dedi:
(Ya Muhammed, biz seni yalanlamıyoruz ki.
DoÄŸru sözlü birisin aramızda çünkü sen.
Yalan söylediÄŸini iÅŸitmedik katiyen.
Fakat o getirdiÄŸin bir kitap var ya senin,
Ona inanmıyoruz, sana değil, bilesin.)
Yine Bedir cenginde, henüz savaÅŸtan önce,
Bir müÅŸrik, Ebu Cehl’i gece yalnız görünce,
Yanına yaklaşarak, dedi: (Ya Eba Cehil!
Şurada ikimizden başkası mevcut değil.
Sana, gizli olarak bir ÅŸey sormak isterim.
Ama doÄŸru cevap ver, çok istirham ederim.)
Ebu Cehil kâfiri, dedi: (Haydi, sual et.
Ben, hakikat ne ise, söylerim sana elbet.)
O sordu ki: (Muhammed, doÄŸru ve emin midir?
Yoksa aldatıcı ve yalancı biri midir?)
Ebu Cehil, o zaman dedi ki cevabında:
(O, doÄŸru söyleyici bir kiÅŸidir aslında.)
O, bu sefer sordu ki. (Peki biz, öyle ise,
Niçin savaşıyoruz böyle bir kimse ile?)
Dedi: (Biz, kendisine bir ÅŸey söylemiyoruz.
Getirdiği o dini yalnız istemiyoruz.)
Yine henüz imana gelmeden Ebu Süfyan,
Yolu, Rum diyarına uğramıştı bir zaman.
Herakliyus öÄŸrenip, çağırttı huzuruna.
Resulullah hakkında bir sual sordu ona.
Dedi ki: (Sizin bu gün, inkâr eylediÄŸiniz,
Kimseyi, önceden de inkâr eder miydiniz?)
Dedi ki: (Hayır asla, Onu doğru bilirdik.
Onu, her ihtilafta, hakem tayin ederdik.
Çünkü hiç rastlamadık yalan söylediÄŸine.
Bu yüzden inanırdık Onun her dediÄŸine.)
Yine sahabilerden, Nadir bin Haris, gidip,
İnkârcı müÅŸriklerin karşısına dikilip,
Åžöyle hitab etti ki: (Yazıklar olsun size!
İman etmiyorsunuz siz Peygamberinize.
Halbuki düne kadar, Ona emin derdiniz.
Her hususta, her zaman, Ona güvenirdiniz.
Herhangi ihtilafla karşılaşınca yine,
Hemen baÅŸvururdunuz Onun hakemliÄŸine.
Åžimdi O aynı ÅŸahıs, Hak’tan emir alarak,
Gelmiştir aranıza bir Peygamber olarak.
Hatta gönderilmiÅŸtir, O bilcümle cihana.
Niçin inanmazsınız ÅŸimdi aynı insana?)
|