Bir gün, garip bir kiÅŸi gelmiÅŸ idi Mekke'ye.
O gün Ebu Cehil’e satmış idi bir deve.
Ebu Cehil kâfiri, deveyi aldı, ama,
Devenin bedelini vermiyordu adama.
Adam, bilemiyordu kime gideceÄŸini.
Zira kim dinlerdi ki bu garibin derdini?
Beytullahın yanına gelmişti o arada.
KureyÅŸ müÅŸrikleri de toplanmıştı orada.
Dedi: (Ben buralarda kimseyi bilmiyorum.
Hakkımı alın ondan, çok rica ediyorum.)
Yabancı olduÄŸunu anlayınca müÅŸrikler,
Hiç de ilgilenmeyip, hem istihza ettiler.
Ona, Resulullahın evini göstererek,
Ve alaylı ÅŸekilde sinsi sinsi gülerek,
Dediler ki: (Şurada oturan biri vardır.
Ondan senin hakkını, ancak o kimse alır.)
O kiÅŸi sevinerek onların bu sözüne,
Gelip açtı derdini, Allah'ın Resulüne.
O Server buyurdu ki: (Gidelim ÅŸimdi hemen.
Senin alacağını alalım o kişiden.)
Geldiler Ebu Cehl'in hanesine o saat.
Peygamber efendimiz, kapıyı çaldı bizzat.
Ebu Cehil, kapıda görünce o Serveri,
Titremeye baÅŸladı vücudunun her yeri.
Ve yalvaran bir sesle dedi ki: (Ya Muhammed!
Söyle, hemen yapayım bir emrin varsa ÅŸayet.)
Büyük bir vakar ile o Sevgili Peygamber,
Buyurdu: (Bu garibin hakkını getir de ver.)
(Hayhay!) deyip, hemence içeriye girerek,
Gelip verdi parayı, çok özür dileyerek.
Adam teÅŸekkür etti Allah'ın Habibine,
Oradan ayrılarak, Kâbe’ye geldi yine.
MüÅŸriklere dedi ki: (Size çok minnettarım.
Zira alacağımı o zatla gidip aldım.
Beni öyle birine göndermiÅŸsiniz ki siz,
Hakkımı aldı ondan bir söz ile, zahmetsiz.)
Onlar, birbirlerine bakarken şaşkın şaşkın,
Geldi Ebu Cehil de o sırada ansızın.
Dediler: (Muhammed'in sözüyle, az önce sen,
Yabancıya borcunu ödedin mi gerçekten?)
O (Ödedim) deyince, dediler: (Sen ne dersin?
Nasıl Onun sözüyle sen hareket edersin?)
Dedi: (Onun sözüyle ödedim, bu doÄŸrudur.
Ve lakin ödemeye bıraktı beni mecbur.
Zira çıktım kapıya, baktım ki Muhammed var.
Ve yanında duruyor çok korkunç bir canavar.
Bana, bir düÅŸman gibi bakıyordu o hayvan.
EÄŸer ödemeseydim saldıracaktı o an.)
|