Ahmed Said Faruki, âlim ve veli bir zat.
Tesirli sözleriyle ederdi çok nasihat.
Derdi: (Bir Müslüman ki, gelmiÅŸtir kırk yaşına.
GitmiÅŸ gücü kuvveti ve ak düÅŸmüÅŸ saçına,
Hatta hacca da gidip, Kâbe’yi etmiÅŸ tavaf.
Buna raÄŸmen gafletten uyanmazsa, ne tuhaf.
O, hâlâ oyun ile geçirirse ömrünü,
Ve hiç düÅŸünmez ise ecel ve ölümünü,
Ne kadar şaşılacak bir haldedir o insan.
Eceli yaklaÅŸmış da, o hâlâ eder isyan.
Ey insanlar günahla ve dünya sevgisiyle,
Kararır, hastalanır kalbler ziyadesiyle.
Tedavi etmek için böyle hasta kalbleri,
Terk etmek lazım gelir günah olan iÅŸleri.)
Öyle sakınırdı ki bu zat haram iÅŸlerden,
Hatta pek çok mubahı terk ederdi bu yüzden.
Rabbinin rızasını düÅŸünürdü her iÅŸte.
Derdi ki: (Ya ilahi, yakma bizi ateÅŸte.)
Günahlarınız için, bir tövbe ederseniz,
İbadetlerinize bin tövbe eyleyiniz.
Havada uçtuÄŸunu görseniz bir kimsenin,
Bu, onun kemalini gösterir zannetmeyin.
ÖÄŸrenmek isterseniz onun asıl halini,
Bakın ki, günahlardan tam çekmiÅŸ mi elini?)
Bir gün de buyurdu ki: (Ey gafil olan insan!
Hep günah iÅŸlemekle ömrünü ettin ziyan.
Daha ne güne kadar bu gaflet sürecek hep?
Ölüm hiç hatırına gelmez mi senin acep?
Haramdan mal yığmakla geçirdin bir ömrünü.
Hiç düÅŸünmüyor musun peki sen ölümünü?
Elbette herkes gibi ölürsün sen de yarın.
Kabir suallerine hazır mı cevapların?
EÄŸer ki atılırsan Cehennemin içine,
Bir an dayanamazsın en hafif ateşine.)
Bir gün de buyurdu ki: (KardeÅŸlerim muhakkak,
Bizim her halimizi görüyor cenâb-ı Hak.
Onun için edep ve hayâ edip Allah’tan,
Kaçalım titizlikle her günah ve haramdan.
Herhangi bir günahı iÅŸlemek isteyince,
Allah görüyor deyip, vazgeçiniz hemence.
İbadet ederken de, O görüyor diyerek,
En güzel bir ÅŸekilde yapın tam öÄŸrenerek.
Ve bir iÅŸi yaparken, deyin ki içinizden:
Acaba razı mıdır Allah bu işimizden?
Bilin ki, sizi her an görüyor Hak teâlâ.
O beÄŸenir mi diye düÅŸünün ilk evvela.
Allahü teâlâdan titreyerek her saat,
Günahta, nefsinize vermeyin aman, fırsat.)
|