Said ibni Cübeyr ki, çok ilim sahibiydi.
İlmiyle amil olan, bir mübarek veliydi.
Günahını düÅŸünüp, çok aÄŸlardı hüznünden.
Gözlerinin görmesi, azalmıştı bu yüzden.
Okurken rastlasaydı bir azap âyetine,
Tekrar edip ağlardı, ta ki sabah vaktine.
Bir gece, çok aÄŸladı ÅŸu âyet tesirinden:
(Ey mücrimler, ayrılın bu gün sevdiklerimden!)
Kimsenin kusurunu, söylemezdi yüzüne.
Hep ortaya ederdi nasihati o yine.
Derdi: (İslamiyet’e tam uyarsa bir kiÅŸi,
Hepsi zikr sayılır işlediği her işi.
Ve ÅŸayet yaÅŸamazsa İslam’ın emri ile,
ZikretmiÅŸ sayılmaz hiç, çok tesbih çekse bile.)
O zamanın valisi, salıp memurlarını,
Huzuruna çağırttı, bu Allah adamını.
Onlar geldiklerinde, o, namaz kılıyordu.
Bitirince, (Ne için geldiniz?) diye sordu.
Dediler ki: (Valimiz emir verdi ki bize,
Seni teslim edelim götürüp valimize.)
(Peki) dedi onlara, itiraz etmeksizin.
Çıktılar sonra yola, valiye gitmek için.
Yolda, bir kiliseye rastladılar bir ara.
(İçeriye giriniz) dedi rahip onlara.
Girdiler o on kiÅŸi kiliseden içeri.
Ve lakin İbni Cübeyr girmeyip kaldı geri.
Rahip dedi: (Ey Said, sen niçin girmiyorsun?
Yoksa geri kalıp da, kaçmak mı istiyorsun?)
Buyurdu ki: (Ey rahip, hayır, sen bak işine.
Kâfir kilisesinde, Müslümanın iÅŸi ne?)
Rahip dedi: (Dışarda yırtıcı hayvanlar var.
İçeriye girmezsen, parçalar seni onlar.)
Buyurdu: (Rabbim beni, onlardan korur elbet.
Onlar dahi, Rabbimin mahlukudur nihayet.)
Rahip, diÄŸerlerine dedi ki: (Siz giriniz.
Oklarınızı gerip, bu zatı bekleyiniz.)
Rahip böyle deyince, onlar girdi içeri.
Heyecanla gözlerken, gece İbni Cübeyr'i,
Baktılar, hakikaten bir çok vahÅŸi hayvanlar,
Gelip, İbni Cübeyr’in yakınında durdular.
Sonra ona sürünüp, oturdular yanına.
Hiç bir ÅŸey yapmadılar bu Allah adamına.
Rahip bunu görünce, dedi: (Aman ya Rabbi!
Ömrümde bir hadise görmedim bunun gibi.
Demek ki yeryüzünde varmış böyle büyük zat.)
Åžehadeti getirip iman etti o saat.
Vardılar ertesi gün en nihayet valiye.
Hapsetti suçu yokken, onu hapishaneye.
PeÅŸinden katlettiler bu mübarek veliyi.
Söyledi kesik başı kelime-i tevhidi.
|