Evliyanın büyüÄŸü, eÅŸi yoktu himmette.
Devrinin bir tekiydi ilim ve marifette.
Sayesinde çok insan bulmuÅŸtu hidayeti.
Daha doÄŸmadan önce, görüldü kerameti.
Ziyaret maksadıyla bir gün Emir Külal’i,
Medine’den bir grup, ilim ehli ahali,
Buhara'ya gelerek, sordular birisine:
(Nasıl gidebiliriz, Suhari beldesine?)
Baktılar ki herbiri, ilim ehli insanlar.
Sordu ki: (Suhari’de, sizin ne iÅŸiniz var?)
Dediler: (Emir Külal, oluyor üstadımız.
Kendisini ziyaret etmektir maksadımız.)
O zat, Emir Külal’in vefat eylediÄŸini,
Söyleyince, bir keder kapladı her birini.
Dediler: (Üstadımız, madem ki etmiÅŸ vefat,
Bari oğullarıyla kuralım bir irtibat.)
Onlar ile görüÅŸüp, çok sohbet eylediler.
Bir ara, oÄŸulları ÅŸöyle sual ettiler:
(Medine beldesine hiç gitmedi babamız.
Peki, nasıl oluyor, o sizin üstadınız?)
Dediler: (Emir Külal, o yerlerde meÅŸhurdur.
Bizden baÅŸka, bir nice talebesi mevcuttur.
Hele hac mevsiminde, gelirdi o muhakkak.
Bu sene gelmeyince, hepimiz ettik merak.
Bizim diyarımızda, çok sevilir, tanınır.
Ona talebe olan, binlerce kimse vardır.)
Bir gün sohbet ederken, Esseyyid Emir Külal,
Kapladı kendisini, manevi tatlı bir hal.
Hem de hac mevsimiydi, anlatıyordu haccı.
Buyurdu ki: (Åžu anda görüyorum hüccacı.)
Hak teâlâ perdeyi, kaldırdı gözlerinden,
Ve gördü Beytullahı, oturduÄŸu yerinden.
Hüccac ne yapıyorsa Beytullahta o sıra,
Görerek, anlatmaya baÅŸladı insanlara.
Lakin biri vardı ki, orada olanlardan,
DüÅŸündü ki: Hiç Kâbe, görülür mu buradan?
Onun düÅŸüncesini anladı Emir Külal.
Lütfedip, huzuruna çağırdı onu derhal.
Buyurdu ki: (Ey kiÅŸi, biraz yum gözlerini.
Bak, sen de göreceksin benim gördüklerimi.)
O kiÅŸi, gözlerini kapayınca, anında,
Buluverdi kendini, Beytullahın yanında.
Ve gördü ki, Kâbe’yi tavaf eder hacılar.
Hatta aralarında, Emir Külal dahi var.
Uzun müddet seyredip, açınca gözlerini,
Bildi Emir Külal’in büyük kerametini.
Ellerine kapanıp, af diledi kendinden.
İstifade etmeye başladı sohbetinden.
|