Abdülvehhab Åžarani, keramet ehli bir zat.
Hürmetine, bir nice hastalar buldu sıhhat.
Bu mübarek velinin, vardı ki bir zevcesi,
Hareketsiz kalmıştı, bir gün felç neticesi.
Abdülvehhab Åžarani, buyurur ki: Bu hale,
Ben de, elde olmadan üzüldüm fevkalade.
Ve ne yapacağımı bilmeden bekler iken,
Gaibden, kulağıma şu nida geldi birden:
(Ey Abdülvehhab kalk da, ÅŸu anda dışarı çık.
Yandaki boş odada, bir delik var ufacık.
Yuva yapıp, aÄŸ kurmuÅŸ deliÄŸe bir örümcek.
Ve onun tuzağına, düÅŸmüÅŸ küçük bir sinek.
Çok çaba gösteriyor kurtulmak maksadıyle.
Sanki imdat istiyor, lisanı hali ile.
Onu halas edersen örümceÄŸin elinden,
Zevcen dahi çabucak kurtulur bu derdinden.)
Gidip buldum odada, delik ve örümceÄŸi.
Ve gördüm aÄŸlarına takılan o sineÄŸi.
Fena kaptırmış idi kendisini o ağa.
Çırpınıp duruyordu, tuzaktan kurtulmaÄŸa.
SineÄŸi, bir çöp ile kurtarıp o halinden,
Dönüp, sonra zevcemin yanına geldim hemen.
Baktım ki, duruyordu sapa sağlam ayakta.
Halbuki biraz önce, yatıyordu yatakta.
Bir kimse anlatır ki: Şeytan aldatmasıyle,
Yanlış bir itikada saplanmıştım vaktiyle.
Derdim ki: (Hiçbir kimse, bir ihtiyacı için,
Yardımına ihtiyaç duymaz baÅŸka kiÅŸinin.
DileÄŸini, Allah’tan istemeli kul esas.
Araya başkasını koyarsa, uygun olmaz.
Åžu zatın hürmetine diye dua eylemek,
O inancıma göre, münasip deÄŸildi pek.)
Lakin Resulullahı rüyada gördüm bir gün.
Abdülvehhab Åžarani, yanındaydı Resulün.
Mübarek ellerini öpmek istedim, fakat,
Resulullah, bana hiç etmiyordu iltifat.
Çaresiz Abdülvehhab Åžarani’ye yalvardım.
Dedim: (Lütfen acıyıp, ediniz bana yardım.
Siz vesile olup da, götürün ona beni.
Sizin hürmetinize, öpeyim ellerini.)
O da merhamet edip, gözlerimin yaşına,
Gidip rica eyledi Peygamber-i ziÅŸâna.
O vesile olunca, çağırdı Resulullah.
Gittim ve ellerini öptüm elhamdülillah.
Uyanınca, hatamı anlayıp tövbe ettim.
Ve hemen o velinin medresesine gittim.
Mübarek ellerini öperek o büyüÄŸün,
Talebesi olmakla ÅŸereflendim aynı gün.
|