Evliya-yı kiramdan, Şemseddin-i Tebrizi,
İnsanların kalbine saçardı nur ve feyzi.
Lazım olan her ilmi, henüz gençlik çağında,
Baba Kemal Cündi’nin tahsil etti yanında.
Üstün yaratılışı ve kabiliyetiyle,
Yüksek derecelere kavuÅŸtu tez vakitte.
Hocasının yanında ilim tahsil ederken,
Bir arkadaşı vardı, beraber tahsil gören.
O kiÅŸi, zaman zaman, manevi hallerini,
Şiirle, hocasına bildirirdi hepsini.
Hocası Baba Kemal, merak ederdi ki hep,
Åžemseddin’de hiçbir hal hasıl olmaz mı acep?
Kendisini çağırıp, etti ki ona sual:
(Hiç hasıl olmuyor mu sende bir manevi hal?)
Dedi ki: (Daha fazla hasıl olur efendim.
Lakin benim, ÅŸiire yoktur kabiliyetim.)
Hocası buyurdu ki: (Evladım, beni dinle.
Allah, sana öyle bir dost verir ki ilerde,
Ne varsa tasavvufta marifet ve hakikat,
Söyler senin namına o dostun olacak zat.)
Yani o, Celaleddin Rumi’yi iÅŸaretle,
Onu, tâ o zamandan bildirdi kerametle.
Hocasından, ilimde alınca icazeti,
Sardı onu, bu ilmi yayma aşk ve gayreti.
Bir ilim talebesi duysaydı bir beldede,
Gidip, o talebeyi okuturdu o yerde.
Yani o, bir mahalde kılmazdı asla karar.
Talebe bulmak için, gezerdi diyar diyar.
Yorulmadan, yılmadan gezince hayli sene,
(Uçan güneÅŸ) dediler insanlar kendisine.
Dolaşırken, hep dua ederdi ki bir yandan:
(Ya Rab, ihsan et bana iyi bir dost ve yaran.)
Her nereye gitseydi, ederdi böyle dua.
Nihayet Åžam’da iken, gece gördü bir rüya.
Gaibden kendisine denildi: (Ey Åžemseddin!
Kendine çok iyi bir arkadaÅŸ ister idin.
Konya’da, Celaleddin Rumi diye bir kimse,
Var ki, git uÄŸraÅŸ onun iyi yetiÅŸmesiyle.)
O sabah, uyanınca bu rüya âleminden,
Çok sevinip, Rabbine ÅŸükreyledi kalbinden.
DüÅŸündü ki: Üstadım Baba Kemal de bana,
DemiÅŸti: KavuÅŸursun çok iyi bir yarana.
Celaleddin Rumi’yi görmeden daha henüz,
Muhabbeti, kalbinde eyledi tam teessüs.
Ve kendi kendisine dedi ki bu hususta:
Feda olsun bu canım, böyle iyi bir dosta.
Rüyayı görür görmez o hazret-i Åžemseddin,
O gün hareket etti, Konya’ya varmak için.
|