Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri “kuddise sirruh”, büyük alim ve Velidir. Talebesinden biri, bu zatı ziyarete gitti bir gün.
Yolda düÅŸündü kendi kendine:
“Gidince arz edeyim. Bana bir himmet etsinler de, tasavvufta yüksek makamlara ereyim onun gibi”.
Bu düÅŸünce içinde vardı huzura.
Dergahın önünde oturmaktaydı büyük Veli.
Edeble varıp oturdu yanına.
Tam mevzuya girecekti ki, mübarek zat, oradaki bir aÄŸacı gösterdi bu gence ve sordu:
- Bu ne ağacıdır evladım?
- Çınar aÄŸacı efendim.
Sonra bir gül fidanını gösterdi.
- Åžu nedir?
- Gül fidanı hocam.
Sonra da yerdeki otları gösterdi.
- Peki ÅŸunlar nedir?
- Çimendir efendim.
Sonra sordu ona:
- Peki evladım, bunların suyu, havası ve toprağı aynıdır da, boyları niçin farklıdır acaba? Hiç düÅŸündün mü?
Genç omuzlarını kaldırdı:
- DüÅŸünmedim hocam.
Tekrar yerdeki otları gösterdi mübarek zat:
- Mesela ÅŸu otlara ne yaparsan yap, gül olabilir mi?
- Olmaz efendim.
Sonra gülü gösterdi:
- Peki ÅŸu gül, çok emek verilse de çınar olabilir mi?
- Olmaz efendim.
Ve sustu büyük Veli.
O genç, ancak anlayabildi hocasının ne anlatmak istediÄŸini.
Pişman olup sarıldı ellerine:
- Bağışlayın hocam, yanlış düÅŸünmüÅŸüm.
Bir kalbde iki sevgi
Bir gün de biri bu mübarek zata gelip;
- Efendim, herkes tarafından sevilmek istiyorum. Ne yapayım? diye sordu.
Cevaben o kimseye;
- Öyleyse kendini sevme, buyurdu. Bir kalbde iki sevgi bulunmaz kardeÅŸim. İnsan ya Allah’ı sever, ya da kendini.
Ve özetledi:
- Kendini sevmezsen, seni herkes sever. Seversen, kimse sevmez. Şimdi anladın mı?
- Anladım hocam.
|