Veli Åžemseddin Efendi "rahmetullahi aleyh", Balıkesir toprağını nurlandıran büyüklerdendir.
Bu büyük zat, bir gence ÅŸöyle nasihat etti bir gün:
- Evladım, cenâb-ı Hak bize sonsuz nimetler vermiÅŸ. Gözümüz görüyor, kulağımız iÅŸitiyor. Her azamızı, hatta her hücremizi O çalıştırıyor. Onun kudretiyle yaÅŸayabiliyoruz. Cenâb-ı Hak, verdiÄŸi bunca nimetlere karşılık, tek bir ÅŸey istiyor bizden. O nedir biliyor musun?
Delikanlı;
- Bilmiyorum efendim, dedi.
Büyük Velî;
- Kendisini tanımak, buyurdu. Tanımamızı istiyor kendisini.
Genç anlayamadı:
- Allah’ı tanımayan var mı ki hocam? Herkes tanır Allah’ı. Kime sorsanız, tanıdığını söyler elbette.
Mübarek gülümsedi:
- Tanımak, o değil evladım. Tanımak, itaat etmekle olur. Onun emirlerine itaat etmeyen, tanımış olmaz.
Ve sordu gence:
- Mesela Allahü teâlâ “beÅŸ vakit namaz” kılmamızı emretmiÅŸ, deÄŸil mi?
- Evet efendim.
- Her gün beÅŸ defa, müezzinler bunu hatırlatıyor bize. “Hayye alessalah!” diye namaza çağırıyor insanları, öyle deÄŸil mi?
- Evet hocam.
- Yine “Hayye alelfelah!” diye felaha, kurtuluÅŸa sebep olan namaza davet ediyorlar müminleri.
- Çok doÄŸru efendim.
- Peki, bu açık davetleri duyduÄŸu halde bir kimse duymazlıktan gelir, hiç umursamaz ve namaza gitmezse, nedir bunun manası? Açıkça, “Gelmiyorum! Kılmıyorum!” demek deÄŸil midir?
Delikanlı anlamıştı.
- Evet hocam. Bir bakıma öyle.
- Yani -hâÅŸâ- Senin davetini kabul etmiyorum! Emrini dinlemiyorum! yani kısaca, “Seni tanımıyorum!” demek olmaz mı evladım?
- Aynen öyle efendim.
- Peki ÅŸimdi soruyorum sana. Bir kimse bu açık emri bile bile yerine getirmez, üstelik de hiç üzülmezse, o kiÅŸi Allah’ı tanımış olur mu?
- Olmaz elbette.
- İşte tanımak için itaat ÅŸarttır yavrum. Bir kimse Allahü teâlânın emirlerine hem itaat etmez, hem de hiç üzülmez, kalbi sızlamazsa, onun durumu tehlikelidir ayrıca. Yani imanı tehlikeye girer o kiÅŸinin. Allah korusun.
- Ya üzülüyorsa hocam?
- O zaman imanı gitmez.
- Çok iyi anladım efendim. Allah sizden razı olsun.
- Allah senden de razı olsun evladım.
|