Celaleddin-i Hindi "rahmetullahi aleyh", Hindistan’da yetişen Velilerdendir.
Bir gün cemaatine;
- Mazlum olun, zalim olmayın. Alacaklı olun, borçlu olmayın. Üzülün üzmeyin. Ağlayın, ağlatmayın. Kimseden beddua almayın! buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Muhyiddin-i Arabi hazretlerini, yakınları, vefatından sonra rüyada çok yüksek bir derecede görünce;
- Efendim, bu yüksek dereceye kavuşmanızı neye borçlusunuz? diye sordular.
Cevabında;
- Vefatımdan sonra, hakkımda o kadar çok dedikodu yapılıyor ki, derecem devamlı yükseliyor, buyurdu.
İman, parayla alınmaz
Bir gün de sohbetinde;
- İnsan parasıyla bir şey alabilir veya iradesiyle bir yere gidebilir. Ama İmanı parayla alamaz. İradesiyle “İman”a kavuşamaz, buyurdu.
- Peki nasıl kavuşur efendim? diye sordular.
Buyurdu ki:
- Üç şekilde. Birincisi, Cenâb-ı Hak, şartsız olarak dilediğine bunu ihsan eder. İkincisi dua etmekle kavuşur. Bir insan, ömründe bir defa bile olsa; “Ya Rabbi, bana hidayet nasib eyle” diye dua etse, o kimse ölmeden önce imana kavuşur.
- Mutlaka mı efendim?
- Evet, Allahü teâlâ vaad ediyor çünkü. Hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun, fark etmez. Yeter ki istesin. Mutlaka kavuşur.
Sordular:
- Ya üçüncüsü hocam?
- Üçüncüsü dua almakla olur.
- Kimin duasını efendim?
- Fark etmez. İnsan öyle muhtaç birine iyilik eder, onu sevindirip öyle bir dua alır ki, Hak teâlâ mükafat olarak ona İslamiyet’i nasip eder.
Ve şöyle bitirdi:
- Öyleyse kim olursa olsun herkesin duasını almaya bakın!
|