Celalzade Mustafa Çelebi "rahmetullahi aleyh", büyük Velilerdendir.
Bir gün cemaatine;
- Örnek insan kimdir, biliyor musunuz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Kendisini feda edendir.
Merak ettiler:
- Ne için feda eden efendim?
- İnsanların Müslüman olup, dünya ve ahiret saadetine kavuşmaları için, yani dinimiz için. Öyle ki, kendisi kendi için yoktur. Hizmet için vardır.
Sordular:
- Böyle kimseler var mı hocam?
- Elbette. Ecdadımız böyleydi mesela. İnsanların saadeti için kendilerini feda ettiler. O fedakâr ecdadımız olmasaydı, İslamiyet bize kadar gelemezdi. Biz bugün Müslüman olmamızı, onlara borçluyuz.
Ve devam etti:
- İslamiyet fedakârlık ister, çile ister. Çile olmazsa hizmet olmaz.
- Efendim, çile çekmeyi kimse istemez ki, dediler.
- Evet, buyurdu. İnsanlar çileyi sevmiyor. Acı geliyor. Halbuki acı da olsa ilaçtır bu. İlaçlar elbette acı olur.
Bir şeye kavuşan…
Bir gün de talebelerine;
- Bir şeye kavuşan, her şeye kavuşur. O bir şeye kavuşamayan, hiçbir şeye kavuşamaz, buyurdu. O bir şeye biz kavuştuk elhamdülillah.
Gençler sordu:
- Biz neye kavuştuk hocam?
Buyurdu ki:
- “Ehl-i sünnet alimleri”ne kavuştuk. Onların sayesinde hak nedir, batıl nedir, onu öğrendik.
- Bu, o kadar zor mu ki efendim?
- Elbette. Dünyada en zor iş budur. Peygamber efendimiz aleyhisselam bize bunu öğretebilmek için; “Ya Rabbi, bana hakkı hak olarak, batılı da batıl olarak bilmeyi nasib eyle” diye dua ederlermiş.
Ve şöyle bitirdi:
- Kavuştuğumuz bu “İman” nimetinin büyüklüğünü ahirette anlayacağız.
|