Ali Dede Bosnevi "rahmetullahi aleyh", Bosna’nın Mostar kasabasında doÄŸdu.
1598 de vefat etti.
Bir gün çarşıya gitti bu zat.
Bir dükkandan alış veriÅŸ yaptı.
Alınan ÅŸeyler “bir altın” tutmuÅŸtu.
Verdi bir altını.
Tam dükkandan çıkıyordu ki, adam bağırdı arkasından:
- Bir dakika efendi!
Mübarek zat geri döndü.
- Hayırdır, bir şey mi var?
- Bu altın sahte. Al bunu, sağlamını ver!
Aslında sahte falan değildi altın.
Adamın kendisi sahtekârdı.
Buyurdu ki:
- Ben size halis altın verdim. Lütfen iyi bakın. BaÅŸkasıyla karıştırmış olmayasınız.
Adam diretti:
- Hayır, sahte altın verdin!
- “Pekala” buyurdu.
Ve almış olduÄŸu malları bırakıp çıktı dükkandan.
Kalbi kırılmıştı.
O çıkınca, dükkan sahibinin karnına “bir sancı” girdi ki sormayın.
Sanki bıçak saplanmıştı böÄŸrüne.
Kıvranıyordu.
Ancak bu, hidayetine sebep oldu adamın.
Kendi kendine;
“Eyvah!” dedi. “Ben ne yaptım? O, mübarek bir kiÅŸi olmalı ki, bana bu cezayı verdi Allah”.
Kalbi pişmanlık ateşiyle yanıyordu.
Bu düÅŸünce içinde fırladı dükkandan.
KoÅŸup yetiÅŸti bu Allah dostuna ve;
- Efendim ne olur beni affedin! diye yalvardı.
Mübarek dönüp baktı adama.
- Hayrola ne oldu?
- Ben size yalan söyledim. Altınınız sahte deÄŸildi. Asıl sahtekâr bendim. Bendeki sahte altınla deÄŸiÅŸtirmiÅŸtim. Ama ÅŸimdi çok piÅŸmanım yaptığıma.
Mübarek zat, merhamet nazarıyla baktı ona.
O bakışla sancısı durdu adamın.
Tamamen iyileÅŸti.
Ellerini öpüp, talebesi olmakla ÅŸereflendi aynı gün.
Azaptan kurtulmak için
Bir gün de;
- Ahirette azaptan kurtulmak için ne yapmalı? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- “Ehl-i sünnet alimleri”ne uyan veya onların kitabını okuyan, ahirette azaptan kurtulur, buyurdu.
Ve ekledi:
- Gayemiz, bir kiÅŸiyi olsun küfürden kurtarmaktır.
|