Manisa’nın Kula ilçesinde yatan bir Veli var.
Åžah Süleyman Efendi "rahmetullahi aleyh".
Talebesinden biri evlendi bu zatın.
Mutluydular, ama maddi sıkıntı çekiyorlardı.
Derken çocukları olacaktı ve yaklaÅŸtı doÄŸum günü.
Ama bebeÄŸi sarmak için bir bez parçası bile yoktu evlerinde.
Hanımı bir gün beyine dedi ki:
- Efendi, ne olur, bu halimizi arz et Hoca Efendiye. Belki bir yardımı dokunur.
- Olur hanım, dedi.
Ama utanıp söyleyemedi.
Bir kaç gün, hep söylemek niyetiyle geldi dergaha.
Söyleyemeden eve döndü.
DoÄŸuma birkaç gün kalmıştı ki, hocası bu genci çağırıp sordu:
- Evladım, sizin paraya ihtiyacınız yok mudur?
Genç susup önüne baktı.
- Siz yeni evlisiniz evladım. ÇocuÄŸunuz olur belki.
Ve bir kese akçe uzatıp;
- Al ÅŸunu da, sıkıntı çekmeyin. Yine bir ihtiyacın olursa bana gel, çekinme, buyurdu.
Delikanlı öptü hocasının elini.
Sevinçle ayrıldı huzurundan.
Dinin iki temeli
Bu zat, bir gün de cemaatine;
- İslamiyet, iki temel üzerine kurulmuÅŸtur! buyurdu. Birincisi öÄŸrenmek, ikincisi öÄŸretmektir.
Ve ekledi:
- İslamiyet’i bilmemek felakettir. Çünkü cahillik özür deÄŸildir. Ahirette; “ÖÄŸrenemedim, bilmiyordum” gibi sözler geçersiz olacaktır.
Ve ilave etti:
- Bilmeden günah iÅŸleyen, iki kat günaha girer.
Şaşırdılar:
- İki kat mı efendim?
- Evet. Birincisi “o fiili iÅŸlemesi”, ikincisi ise, “o fiilin günah olduÄŸunu öÄŸrenmemesi”dir.
Sordular:
- ÖÄŸrenmesi farz mıydı efendim?
- Evet. Lüzumu kadar din bilgileri öÄŸrenmek her Müslümana “Farz”dır ve imkan dahilindedir.
|