Anadolu Velilerinden Yusüf Sinan Efendi’nin "rahmetullahi aleyh" ziyaretine devrin sultanı da gelirdi zaman zaman.
Bazen de sultan onu çağırırdı sarayına.
O geldiÄŸinde, saray görevlileri karşılar, hürmetle selamlayıp, kapının perdesini kaldırırlardı.
Ancak, bir süre sonra, deÄŸiÅŸti görevliler.
Yeni gelenler bilmiyordu bu zatın büyüklüÄŸünü.
Eskileri tembih ettiyse de aldırış etmediler.
Ve bir gün, bu zatın saraya geleceÄŸi duyuldu.
Görevliler fısıldaÅŸtılar hemen:
- O gelince, ayağa kalkmayalım.
- Perdeyi de kaldırmayalım.
- Tamam mı?
- Tamam!
Ve az sonra geldi büyük Veli.
Sarayın kapısına henüz yaklaÅŸmıştı ki, herbiri ok gibi fırlayıp kalktılar ayaÄŸa.
Dahası hürmetle selamlayıp, perdeyi kaldırdılar.
O içeri girince, birbirlerine baktılar ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın.
- Biz ne yaptık böyle?
- Evet ya, hani ayağa kalkmayacaktık.
- Perdeyi de kaldırmayacaktık.
Nihayet bir tanesi uyardı diğerlerini:
- ArkadaÅŸlar, her ÅŸey ortada. Bu zat gerçek bir “Allah adamı”. EÄŸer öyle olmasaydı, biz böyle hürmetli davranamazdık.
Öbürleri tasdik ettiler:
- Evet, doÄŸru söylüyorsun. Allahü teâlânın aziz ettiÄŸini küçültmeye kimsenin gücü yetmez. Bizim de yetmedi iÅŸte.
Böyle deyip, talebesi oldular bu büyük Velinin.
İtaat, ihlas, sevgi
Bir gün talebelerine;
- Dini yaymakta sabırlı olun, buyurdu. Dine hizmet etmekte üç esas vardır ki, bunlar itaat, ihlas ve sevgidir.
Ve sordu onlara:
Eshab-ı kiramın neden başarılı olduğunu biliyor musunuz?
Merak ettiler:
- Neden efendim?
- Birbirlerini çok severlerdi. Siz de birbirinizi çok sevin. Öyle olun ki, sizin için, “İnsan, ancak bu kadar iyi olabilir” desin herkes.
- Ama bu, çok zor hocam, dediler.
- Evet. Ama marifet zoru başarmaktır.
Sordular:
- Bunu nasıl başarabiliriz efendim?
- Özellikle kırıldığınız Müslümana dua edin. SevmediÄŸinize ihsanda bulunun. Sıkıldığınız insana güler yüz gösterin. İyi insan böyle olunur ve böyle yapanların kalblerine feyz ve nur akar.
|