| Anadolu Evliyasından olup 1697 de İstanbul’da vefat eden Gavsi Ahmet Dede’nin "rahmetullahi aleyh" sevdiklerinden bir delikanlı, bir vapur yolculuğu sonunda geldi bu zatın huzuruna.
 Büyük zat sevgiyle karşıladı genci:
 - Hoş geldin oğlum.
 - Hoş bulduk efendim.
 
 - Yolculuk nasıl geçti evladım?
 - Hamdolsun hocam, iyi geçti.
 
 - Peki gemide namazlarını tamam kılabildin mi?
 
 Genç büktü boynunu.
 Zira yolculuk esnasında bir kaç vakit namazı kazaya kalmıştı.
 
 Büyük Veli de bunu bilerek soruyordu zaten.
 - Yoksa kılamadığın namazlar oldu mu?
 
 Delikanlı mahcuptu:
 - Maalesef efendim. Birkaç vakit namazım kazaya kaldı.
 
 - Neden oğlum?
 - Şey hocam, gemide eşyalarım vardı da. Onların yanından ayrılamadım. Çalınır diye korktum.
 
 Buyurdu ki.
 - Vah evladım, çok yanış yapmışsın. Keşke bütün malların çalınsaydı da, bir vakit namazın kazaya kalmasaydı.
 
 Talebe utancından yere bakıyordu ki, ilave etti:
 - Bana sorarsan, bir vakit namazım kazaya kalacağına, bin defa ölmeyi tercih ederim.
 
 Rabbimden bir şey istiyorum
 
 Bu zat, “Gıybet”ten çok korkar, herkese de bunun zararını anlatırdı.
 Bir gün sevdikleriyle otururken;
 - Ben Rabbimden bir tek şey istiyorum! buyurdu.
 
 Hemen sordular:
 - O nedir ki efendim?
 
 Buyurdu ki:
 - Ona, hiç gıybet etmemiş olarak kavuşmak. Bunu çok istiyorum. Çünkü gıybet, kul hakkına girer ve kıyamet gününde, hiç kimse beni böyle bir şey için arasın istemiyorum.
 
 - Biz de istemeyiz efendim, dediler.
 
 Buyurdu ki:
 - İstemiyorsanız kul hakkına girmeyin. Girmişseniz dünyada iken helallaşın!
 
 Sordular:
 - Ya helal etmezse efendim?
 
 - Ne yapıp edip o helallığı alın. Hediye verin, yemeğe çağırın, bir şeyler yapıp mutlaka helallaşın. Yoksa ahirette çaresi bulunmaz.
 
 
 Asıl servet nedir?
 
 Bir gün de bazı sevdikleriyle sohbet ediyordu ki;
 - İnsanın esas malı nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
 
 Cevaben;
 - Bilmiyoruz efendim, dediler.
 
 Buyurdu ki:
 - Asıl malımız, hakiki servetimiz, ölürken ahirete götürebildiğimizdir.
 
 Merak ettiler:
 - O nedir ki efendim?
 
 - “Salih amel”dir. İnsan, ancak amelini götürebilir ahirete. Kazandığı malı mülkü serveti dünyada kalır hep.
 
 Şöyle bitirdi:
 - Dünyaya “Kundak bezi”yle geldik, “Kefen bezi”yle gideceğiz.
 
 
 |