Mısır Evliyasından Fahr-ül Farisi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün sevdikleriyle sohbet ediyordu ki;
- KardeÅŸlerim, Allahü teâlânın sevgili kullarını tanıyan ve seven, mutlaka onlardan istifade eder, buyurdu.
Ve ekledi:
- En mühimi, imanı düzelir. Sonra ibadetleri düzelir. Sonra günahlar çirkin gelmeye baÅŸlar ki, bu, istifade ettiÄŸinin en açık alametidir. Bu istifade üç ÅŸekilde olabilir.
Ve ÅŸöyle sıraladı:
- Birincisi, bizatihi o zatın kendisini görerek olur ki, en iyisi de budur. İkincisi, kitaplarını okumak suretiyle olur.
Merak ettiler:
- Üçüncüsü nedir efendim?
- Üçüncüsü de o büyükleri tanıyan, seven kiÅŸilerle arkadaÅŸ olmakla olur.
Sordular:
- Böyle de istifade edilir mi ki efendim?
- Elbette. Velhasıl o büyükleri tanıyan, seven ve yollarında gidenler, bi iznillah imanla yaÅŸar ve imanla göçerler bu alemden.
MürÅŸid-i kâmil ne demek?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- MürÅŸid-i kâmil ne demek? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- Hakkı batıldan, doÄŸruyu yanlıştan ayırabilen İslam alimi, “mürÅŸid-i kâmil”dir, buyurdu.
Sordular:
- Hakkı batıldan ayırmak çok mu zordur efendim?
- Elbette. Dünyada en zor ÅŸey, hakkı batıldan ayırabilmektir. Bu, ancak mürÅŸid-i kâmil derecesine yükselen “Ehl-i sünnet alimleri”ne mahsus bir haslettir.
Sordular yine:
- Böyle zatları tanıyanlar da hakkı batıldan ayırabilirler mi efendim?
- Evet. Hatta o büyük alimlerin talebelerine kavuÅŸanlar da hakkı batıldan ayırabilirler.
- Ya hiçbirine kavuÅŸamayanlar ne yapsın hocam?
- O büyüklerin kitaplarını okusunlar. Zira bir alim ve evliyanın kitabını okumak, o büyük zat ile “sohbet etmek” gibidir ki, aynı feyze onlar da kavuÅŸurlar.
|