EÅŸrefoÄŸlu Rumi hazretleri “rahmetullahi aleyh“, gençliÄŸinde Hüseyin Hamevi “rahmetullahi aleyh“ hazretlerinin dergahında hizmet edip nefsini temizliyordu.
Bir ilk bahar günü, çevrede renk renk çiçekler açmıştı ki, hocası seslendi cümle talebesine:
- Canlarım!
Çocuklar koÅŸup toplandılar hocalarının önünde.
- Buyurun hocam, emredin!
- Herbiriniz birer demet menekşe toplayıp getirin!
Çocuklar fırlayıp, herbiri bir yöne dağıldı.
Ve demet demet menekşeleri toplayıp yetiştirdiler hocalarına.
Yalnız biri hariç.
EÅŸrefoÄŸlu, sadece bir tek menekÅŸe ile geri dönmüÅŸtü.
Üstelik kırıktı sapı da.
Hocası onu böyle görünce sordu:
- Ey Rumi! Sen bu yerin yabancısı olduÄŸun için menekÅŸelerin yerini bulamadın herhalde.
EÅŸrefoÄŸlu edeple arzetti:
- Buldum hocam. Ama koparamadım.
- Neden yavrum?
- Hangisinin yanına gittiysem zikrediyordu. Kıyamadım koparmaya.
- Demek zikrediyorlardı.
- Evet efendim. Zikretmeyen bir çiçek gördüm. Onu koparabildim ancak.
Sonra uzattı o kırık çiçeÄŸi hocasına.
Evliyaya hizmet
Bir gün de, sevdiÄŸi bir genç gelip;
- Hocam, evliyaya hizmet etmek çok sevap deÄŸil mi? diye sordu.
Cevaben;
- Tabii evladım, buyurdu.
- Ne kadar çok sevap hocam? Bir misal verseniz.
- Bak yavrum, bir kimsenin bin senelik ömrü olsa. Bu bin seneyi tamamen ibadetle geçirip hiç günah iÅŸlemese. Ama bir “Allah adamı”nı tanımakla ÅŸereflenemese.
Genç dikkatle dinliyordu:
- Evet hocam.
- Bir baÅŸkası ise, bir Evliya zatı tanıyıp sevdiÄŸi gibi, onun ufak bir iÅŸini görse, o da memnun olup dua etse ona.
- Evet efendim.
- İşte bu ikincinin kazandığı sevap, birincinin sevabından kat kat çoktur.
Genç hayret etmiÅŸti:
- Nasıl olur hocam?
Mübarek zat tatlı bir tebessümle baktı gence.
- Evladım, bir hükümdara, "Sadrazam" da hizmet ediyor, dolaylı da olsa bir "Köylü" de, öyle deÄŸil mi?
- Evet hocam.
- Peki, köylünün hizmetiyle sadrazamın hizmeti hiç bir olur mu?
- Olmaz tabii efendim.
- Şimdi anladın mı evladım?
- Anladım hocam.
|