Büyük evliyalardan Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh“ yeÄŸeni Faruk Bey ÅŸöyle anlatıyor:
Balkondan taÅŸ zemine düÅŸmüÅŸtü bizim "Nevzat".
Süratle aÅŸağı inip koma halinde hastaneye yetiÅŸtirdik.
Az sonra ayılıp bildi kendisini. Ama kaybetmişti akli melekesini.
Çok tabiplere gösterdik.
- Ümit yok, dediler.
Çaresiz, Efendi hazretlerine gidip arzettik.
- Bana getirin! buyurdu.
Götürüp ÅŸefkatli kollarına teslim ettik.
Vaktâ ki kavuÅŸtu o büyük Velinin gözlerinden çıkan nur ve ÅŸuaya.
KavuÅŸtu ÅŸifaya.
Kalmadı o hastalığından iz ve eser.
Hatta avukatlık yaptı uzun seneler.
Yarın gel, konuşuruz
Bir de bu mübarek zatı çok seven İlyas Efendi vardı.
Ayvansaray’da marangozluk yapardı.
Bir gün, yaÅŸlı bir kadın geldi dükkanına.
Kapı ve pencere siparişi verdi.
İlyas Efendi sordu ona:
- Nasıl bir şey istiyorsun?
- Tek odalı bir evim var, dedi kadın. İlave bir oda yaptırıyorum. O ikinci odayı kiraya verip, geliriyle geçinip gideceÄŸim.
- Peki ya ödemesi?
- Kira paralarından ödeyeceÄŸim.
Kesin cevap vermedi.
- Yarın gel, konuşuruz, dedi.
Maksadı, Efendi hazretleriyle istişare etmekti.
O gün gitti dergaha.
Oturup dinledi sohbeti.
Ancak unutmuştu soracağı bu şeyi.
Büyük Veli, bir ara döndü İlyas Efendiye.
- İşlerin nasıl?
- İyidir efendim!
Hatırlayamadı yine.
- MüÅŸteri geliyor mu?
- Hamd olsun, işsiz kalmıyoruz.
- Bir ÅŸey sipariÅŸ veren oldu mu bu aralar?
Yine hatırlayamadı.
- Hayır efendim, olmadı.
Buyurdu ki:
- Bugün gelen o kadının iÅŸini hallediver!
|