En büyük âlim ve evliyalardan Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin “kuddise sirruh“ çok sevdiÄŸi bir talebesi vardı.
Yusuf Ziya Bey “rahmetullahi aleyh”.
Çok istifade etmiÅŸti bu Veliden.
Onu çok sever, üzülmesine dayanamazdı.
Hocası da bunu bilir, üzüleceÄŸi ÅŸeyleri ona duyurmazdı.
Ona, “Ziya AÄŸa” derdi.
ÜzüldüÄŸü bir ÅŸey olursa;
- Bunu Ziya AÄŸa’ya duyurmayın, diye tembih ederdi.
Çünkü bu, Ziya beyin deÄŸildi elinde.
Hocası üzülseydi, üzülürdü kendi de.
Ona göre, hocası her ÅŸeyden mühimdi.
Tek gayesi, onu sevindirmekti.
Maddi durumu da müsait olup, çok ihsanlarda bulunurdu.
Ve “Ahiret sermayesi” bilirdi bunu.
Abdülhakim Efendi, onun ihsanlarına öyle çok memnun olurdu ki, zaman zaman;
- Ya Rabbi! Hazinende ne varsa, hepsini Ziya kuluna ver! diye dua ederdi.
Büyüklere yapılanlar boÅŸa gider mi?
Tasavvufta yüksek derecelere kavuÅŸtu.
“Halk” içinde “Hak” ile olurdu.
Velhasıl Abdülhakim Efendi hazretleri, onu çok seviyor, Ona, baÅŸkalarından daha fazla ilgi gösteriyordu.
Åžöyle ki;
Mesela sohbetlerinde, bir arabi kitaptan birine okutur, kendi izahını yapardı.
Kitabı, "Ziya Bey"e okuturdu ekseri.
DiÄŸer talebeler, bunu merak ederdi.
Bir gün, birinin kalbinden;
“Niçin hep ona okutuyor? Halbuki arabisi yoktur. Ben ise medresede okudum. Arabiyi çok iyi bilirim” diye geçti.
O gece Abdülhakim Efendi’yi gördü rüyasında.
Baktı, "Ziya Bey" de var yanında.
Üstelik bir “alim sarığı” vardı başında.
Çok samimi ÅŸekilde sohbet ediyorlardı.
Çekindi, gidemedi yanlarına.
Abdülhakim Efendi, ona bakıp;
- Bu fikirleri bırak! buyurdu. Zira biz, boşa emek vermeyiz.
Uyanıp, piÅŸman oldu öyle düÅŸündüÄŸüne.
Bir defa da "Ziya Bey", bu Veliyi rüyada gördü.
Ve mübarek elinin ayasını öptü.
Sabah huzuruna girip de elini öpmek için eÄŸildiÄŸinde, elinin ayasını uzattı büyük Veli.
Buyurdu ki:
- Öp gece öptüÄŸün gibi!
|