Büyük İslam âlimlerinden Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerini “kuddise sirruh“ çok seven bir kimse vardı.
“Tahir Efendi”.
Bu zat anlatıyor:
Ben, Kerkük’te iyi bir tahsil görmüÅŸtüm.
Arabi ve farisiyi öÄŸrenmiÅŸtim.
Tefsir, hadis, fıkıh.
Herbirinde hayli bilgiliydim.
İlim meclislerinde söz sahibiydim.
Ama bir gün…
Yanıma arkadaşlardan biri geldi.
- Büyük bir alim tanıdım, dedi.
Sordum:
- Kimdir o alim?
- Abdülhakim Efendi.
Sonra faziletlerinden bahsetti bana.
Ertesi gün de götürdü dergahına.
Yolda giderken, kendi kendime;
“Ben de alimim. Kerkük’te, her mecliste söz sahibiydim. GittiÄŸimiz yerde de böyle olmalı. Ne kadar bilgili oluÄŸumu o zat da anlamalı” diyordum.
Nihayet girdik huzuruna.
Tam yanındaki sandalyeye oturdum.
Biz vardığımızda Abdülhakim Efendi, bir ÅŸeyler anlatıyordu.
"İnci" gibi ilim, hikmet saçıyordu.
Hiç duymadığım ÅŸeylerdi bunlar.
Yanında oturmaya hayâ ettim.
Onun yanında, kendimi “çok cahil” hissettim.
Ve yavaÅŸça yere indim.
Sonra daha geriledim.
Çünkü layık deÄŸildim orada oturmaya da.
Biraz sonra geriye çekildim az daha.
Sonra biraz daha.
Derken oturup rahat ettim dış kapının kenarında.
MeÄŸer çok cahilmiÅŸim.
Bir “Hiç”miÅŸim.
Anladım Onun yanında.
|