Seyyid Taha-yı Hakkari hazretlerinin “kuddise sirruh” dergahında misafir eksik olmazdı.
Yaz ve kışta.
Gece yarısında.
Velhasıl günün her saatında.
İaÅŸe iÅŸlerine bakan zat bir gün gelip arzetti:
- Efendim, Anbarda unumuz kalmadı. Ne emredersiniz?
- Anbar unla dolu, buyurdu.
- Özür dilerim efendim. Az önce hepsini süpürdüm.
- Git bir daha bak. Anbarda un olacak.
- BaÅŸ üstüne efendim, dedi.
Ve koÅŸtu anbara.
Gördü ki, un dolu tıka basa.
Biz derviÅŸ kimseleriz
Hocası Halid-i BaÄŸdadi hazretleri ”kuddise sirruh“, kendisine yazdığı bir mektupta ÅŸöyle buyuruyor:
- Allahü teâlânın emanında olunuz. Åžöhret afettir, uzak durunuz. "Dünya adamları"na meyl etmeyiniz. Davetlerine gitmeyiniz.
Özür olarak; “Biz, derviÅŸ kimseleriz. İşimiz, Allah’ın dinine ve Onun kullarına hizmet ve siz devlet erkanına dua etmektir. Davetinize icabet etsek bile adaba riayet edemeyiz" deyiniz.
Hocası, yine bir sohbette;
- Bizim, "Seyyid Taha"dan ve "Seyyid Abdullah"tan üstün olduÄŸumuzu zannetmeyin, buyurdu.
Bu sözü İşitenler;
- Ama onları yetiştiren sizsiniz, dediler.
Buyurdu ki:
- Evet, öyledir. Ama biz, büyük bir padiÅŸahın oÄŸlunu yetiÅŸtiren bir hoca gibiyiz. O ikisi, Sultanın (Resulullahın) evlatlarıdır. Tabii ki bu hocaya üstünlükleri vardır.
Åžöhret afettir
Bir gün Seyyid Taha hazretleri, aÄŸaçlık bir mevkide talebesiyle sohbet ediyordu.
O esnada, Şam diyarından gelen bir mektubu arz ettiler kendisine.
- Okuyun! buyurdu.
Okudular.
Buyurdu ki:
- Åžöhret afettir. Dünyadan gitmemizin vaktidir.
Oradan ayrılıp, evine gitti.
Hastalanıp, gün günden çoÄŸaldı ÅŸiddeti.
Böyleyken bile namazlarını ayakta kılıyordu yine.
Onikinci gününde, daha da fazlalaÅŸtı.
Talebeyi çağırıp, hepsiyle vedalaÅŸtı.
Buyurdu ki:
- Seyyid Salih, biraderimdir. Kemal bulmuÅŸ bir Velidir.
Onu, vekil yaptı yerine.
O gün kavuÅŸtu Rabbine “rahmetullahi aleyh”.
|