Emir Sultan hazretlerinin “rahmetullahi aleyh“ Yahya adında bir talebesi, yaÅŸadığı bir hadiseyi ÅŸöyle anlatıyor:
Küffâr ile cenk yapılacaktı.
Bu cenge katılmak istediğimi arzettim hocama.
Cevaben;-
- “Olur, ama baÅŸka harbe girme!” buyurdu.
Ve kazanmamız için de hayır dua etti.
Ellerini öpüp veda ettim.
SavaÅŸa katılıp, küffâra galip geldik.
Çok da ganimet aldık.
Bir zaman sonra bazı arkadaşlarım bana geldiler.
- Yine cenk var. Gel, ona da katılalım.
- Olmaz, dedim.
- Neden? Hem ganimet de alırız. Malımız çoÄŸalır.
- Hayır, olmaz.
- Neden ama?
- Hocamın izni yok.
- Canım ne var bunda. EÄŸlenmeye gitmiyoruz ya. Kâfirlerle savaÅŸa gidiyoruz.
Onların ısrarıyla kabul ettim.
Hazırlanıp yola koyulduk.
Ama maÄŸlub olduk.
Kimimiz ÅŸehid oldu, kimimiz esir.
Ben esir olmuÅŸ, bir zindana konulmuÅŸtum.
Orada hocamı düÅŸünüp;
“Ya Rabbi! Emir Sultan hürmetine beni buradan kurtar! diye dua ettim.
Ertesi gün, nöbetçilerden biri sessizce yanıma gelip;
- Ben Müslüman oldum, diye fısıldadı.
Sordum:
- Nasıl oldu?
- Rüyada, Emir Sultanı gördüm. Onun bereketiyle kalbim deÄŸiÅŸti, Müslüman oldum.
Sevindim tabii.
Sonra elbisesini çıkarıp bana giydirdi ve;
- Haydi dışarı çık, dedi. Gez dolaÅŸ. Seni bizden bilsinler.
KorktuÄŸumu söyleyip;
- Ya bir zarar verirlerse? dedim.
- Vermezler, dedi. Ben; “Bu esir bizim dinimize girmiÅŸtir. Ona zarar vermeyin”, derim.
- Pekala, deyip çıktım.
Dışarıda serbestçe dolaşıyordum artık.
Ve bir gün odamda oturuyordum ki, bazı gürültüler iÅŸittim birden.
Sanki bir alay asker, bana yaklaşıyordu.
Sanki ruh aleminden, yardım erişiyordu.
O sırada, biri tuttu kolumdan.
“Kimdir bu?” derken, baktım ki Bursa’dayım.
Günlerden Cuma idi.
Müslümanlar camiye gidiyorlardı.
Ben, derhal hocam Emir Sultan’a koÅŸup, eÅŸiÄŸine yüz sürdüm.
Ve bir daha ayrılmadım o kapıdan.
|