Evliyanın büyüklerinden Alâüddîn-i Attâr “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Allahü teâlâ, insanları başı boÅŸ bırakmamış, her istediklerini yapmaya izin vermemiÅŸtir, buyurdu. Nefslerinin arzularına ve hayvani zevklerine, taÅŸkın ve ÅŸaÅŸkın olarak tâbi olmalarını, böylece felaketlere sürüklenmelerini dilememiÅŸtir.
Åžöyle devam etti:
- Bilakis dünyada rahat ve huzur içinde yaÅŸamaları, ahirette de sonsuz saadete kavuÅŸmaları için, arzularını ve zevklerini kullanma yollarını göstermiÅŸ, yani bu saadete sebep olan faydalı ÅŸeyleri yapmalarını emretmiÅŸ, zararlı ÅŸeyleri ise yasak etmiÅŸtir.
Sordular:
- Yani bu emir ve yasaklar, bizim menfaatimiz için mi efendim?
- Elbette. Hepsi bizim iyiliÄŸimiz içindir ki, bu emir ve yasakların tamamına (İslamiyet) denir. Saadete kavuÅŸmak isteyen, bu dine uymaya mecburdur.
Åžöyle bitirdi:
- Velhasıl İslamiyet’e uyan kimse, iki cihanda da mesut ve rahat olur. Üstelik de Sahibinin sevgisini kazanır.
Asıl kahraman kimdir?
Bir gün de sevdiklerine;
- Sizce kahraman kimdir? diye sordu.
Cevaben;
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- Kahraman, gadap halinde belli olur, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Hadis-i ÅŸerifte; (Kahraman, güreÅŸte, yarışta kazanan deÄŸildir. Gadap zamanında nefsine hakim olandır) buyuruldu.
Nefsine düÅŸmanlık et!
Bir gün de sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, bir iÅŸte, nefse uymak ne kadar az olursa, faydası da o kadar çok olur, buyurdu. Yani, Allahü teâlânın rızasına daha çabuk kavuÅŸturur.
Ve izah etti:
- Çünkü İslamiyet, yani dinimizin emir ve yasakları, nefsi kahretmek, yıpratmak içindir. Nefs, Allahü teâlânın düÅŸmanıdır.
Ve ilave etti:
- Hadis-i kudside mealen; (Nefsine düÅŸmanlık et! Çünkü, o benim düÅŸmanımdır) buyuruldu.
|