Büyük Velilerden Ebu Said-i Ebül Hayr “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir gün sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Kabir azabı elbette vardır ve hem ruha, hem de bedene olacaktır, buyurdu. Yani, kabirde nimetler ve azablar, ruha ve cesede birlikte olacaktır. Diriler bunu göremese de, inanmak lazımdır. Gayba iman etmek lazımdır.
Ve ekledi:
- Buna inanmamak, kıyamet gününde mezardan kalkmaya da inanmamaya yol açar. Çünkü, ikisi de, Allahü teâlânın kudretiyle olmaktadır. Birine inananın, ötekine de inanması gerekir ve akla uygun olur.
Sordular:
- Efendim, diriler, kabirde azab yapıldığına dair bir iÅŸaret ve alamet göremiyorlar.
- Evet ama diriler bu azabı görmese de, anlayamasa da, âyet-i kerimeler ve hadis-i ÅŸerifler ve ehl-i sünnet âlimleri kabir azabı olacağını haber vermiÅŸlerdir.
Ve misal verdi:
- Âyet-i kerimede mealen; (Firavna ve adamlarına her sabah ve akÅŸam gidecekleri Cehennem ateÅŸi gösterilir) buyuruldu.
Åžöyle bitirdi:
- Bir hadis-i ÅŸerifte ise; (EÄŸer gizli tutabilseydiniz, kabir azabını, benim iÅŸittiÄŸim gibi, size de iÅŸittirmesi için, dua ederdim) buyuruldu.
Kullardan istemeyin!
Bir gün de;
- Mümin, her türlü ihtiyacını Rabbine arz etmelidir, buyurdu. Çünkü ihtiyacını Allahü teâlâya arzetmek, Ondan istemek, iftihardır. Kullardan istemek ise yüzkarasıdır. Mümin, almayı deÄŸil, vermeyi düÅŸünür. Vermekten zevk alır. Dinimiz, vermek dinidir. Veren aziz olur bu dinde, alansa zelil.
Åžöyle devam etti:
- Peygamber efendimiz “aleyhisselam”; (Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz) buyuruyor. İnsanın imanı kemale erdikçe, vermesi çoÄŸalır. Verecek birÅŸeyi yoksa, tebessüm eder, güleryüz gösterir. Kimsenin kalbini kırmaz. Kul hakkından korkar. AÄŸzından çıkana dikkat eder. Günaha girerim diye tir tir titrer.
|