Büyük Velilerden Ebu Said-i Ebül Hayr “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün bazı sevdikleri gelerek;
- Efendim, kabirde azab yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle bildirilmiştir değil mi? diye sordular.
Cevabında;
- Elbette, buyurdu. Hatta Kur’an-ı kerimdeki âyetlerle de bildirilmiÅŸtir.
Sordular:
- Ama efendim bazı kimselerin bunda ÅŸüphe ettiÄŸine, hatta inanmadığına, böyle ÅŸey olamaz dediÄŸine ÅŸahit oluyoruz.
- Buna sebep nedir ki acaba?
- Herhalde henüz gömülmemiÅŸ ölüleri hareketsiz gördükleri için olsa gerek efendim. Zira eÄŸer azab yapılsaydı, canı yanar, dirilerde olduÄŸu gibi, çırpınır, hareket ederdi. diyorlar.
Buyurdu ki:
- (Kabir hayatı), yani ölülerin mezardaki hali, dünyadaki dirilerin hayatı gibi deÄŸildir. Dünyanın nizamı, düzeni için, bu hayatta hem his, hem de hareket vardır.
- Ya kabir hayatında efendim?
- Orada hareket etmek lazım değildir. Hatta, o alemde hareket olmaması lazımdır.
Ve ilave etti:
- Hem sonra o hayatta bulunanların, elem ve azab duymaları için yalnız hissetmeleri yetiÅŸir. Yani kabir hayatı, dünya hayatının yarısı gibidir.
Ve açıkladı:
- Yani kabirde, ruhun bedene baÄŸlanması, diri iken olan baÄŸlanmasının yarısı kadardır. Sadece hisseder. İşte bunun için ölüler azabı duyar, ama hareket edemezler.
Bu hayat, hayaldir
Bir gün de;
- Hayat hayaldir. Bu dünyada günahlar dünya, ibadetler ahirettir. Allah’ın kullarına hizmet etmeyi âdet edinin. Böyle yapan, mutlaka mükafatını görür, buyurdu.
Ve ekledi:
- Bu hizmetlerde iken ölürse, yatağında ölse bile ÅŸehittir.
|