Evliyanın en büyüklerinden Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün;
- KardeÅŸlerim! Biliniz ki, namaz, Ä°slam’ın beÅŸ ÅŸartından, dinin beÅŸ esasından ikincisi olup, bütün ibadetleri kendisinde toplamıştır, buyurdu. Bundan dolayı namaz, yalnız başına Müslümanlık demek olmuÅŸ ve insanı Allahü teâlânın sevgisine kavuÅŸturacak iÅŸlerin birincisi olmuÅŸtur.

Åžöyle devam etti:
- Alemlerin efendisi ve Peygamberlerin en üstünü olan Efendimize “aleyhisselam” mirac gecesi, Cennette nasip olan rüyet ÅŸerefi, dünyaya indikten sonra, kendisine yalnız namazda müyesser olmuÅŸ ve bunun için; (Namaz müminlerin miracıdır) buyurmuÅŸtur.

Sordular:
- Rüyet ne demek efendim?
- Rüyet, görmek demektir. Sevgili Peygamberimiz “aleyhisselam”, mirac gecesinde Allahü teâlâyı baÅŸ gözüyle görmüÅŸtür. Onun tam izinde giden büyüklere, o rüyet devletinden büyük pay, namazda olmaktadır.

- Yani Allahü teâlâyı görürler mi efendim?
- Hayır. Bu dünyada Allahü teâlâyı görmek mümkün deÄŸildir. Fakat, Ona tam tâbi olanlara namaz kılarken Allahü teâlâyı görür gibi bir hâl olur.

Ruhun gıdası, namazdır

Bir gün de namazdan sordular bu zata.
Cevabında;
- Namaz, üzüntülü ruhlara lezzet, hastalara rahatlık vericidir. Ruhun gıdası, kalbin ÅŸifası, namazdır.

Åžöyle devam etti:
- Efendimizin “aleyhisselam”; (Ey Bilal, beni ferahlandır!) diye ezan okumasını emir buyuran hadis-i ÅŸerifi bunu göstermekte, (Namaz, kalbimin neÅŸesi, gözümün bebeÄŸidir) hadis-i ÅŸerifi de buna iÅŸaret etmektedir.

Åžöyle bitirdi:
- Kâmil bir zat namaza durunca, sanki bu dünyadan çıkıp ahiret hayatına girer ve ahirete mahsus olan nimetlerden bir ÅŸeylere kavuÅŸur.