Büyük İslam âlimlerinden seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir gün bir ev sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Müslüman olmak için, yalnız kalbin iman etmesi, inanması lazımdır, buyurdu. Fakat, her Müslümanın kalbine, nefsinden, ÅŸeytandan ve kötü arkadaÅŸlardan hastalık gelmektedir.
Sordular:
- Ne hastalığı efendim?
- Kalbin hastalığı, İslamiyet’in emirlerinin tadını duymamak, yasak ettiklerinden zevk almaktır, buyurdu. Günahlara düÅŸkün olmak, kalbdeki imanı zayıflatır.
- Bize ne tavsiye edersiniz efendim?
- Nefslerinin esiri olan gafil insanların sohbetlerinden, kitaplarından uzak durun.
- O zaman hastalık olmaz mı efendim?
- Olmaz. Buna dikkat edilirse, nefs de temizlenir ve kalb hakiki imana kavuÅŸur. Fakat bu nimet, ancak bir mürÅŸid-i kâmilin sohbetinde bulunmakla veya kitaplarını okumakla ve İslamiyet’e uymakla nasip olur.
- MürÅŸid-i kâmil kimdir ki efendim?
- MürÅŸid-i kâmil, bütün sözleri, bütün iÅŸleri, İslamiyet’e uygun olan, Ehl-i sünnet âlimi demektir. Dini iyi bilmesi, derin âlim olması lazımdır.
Hanımına iyi davran!
Bir gün de evlilikle ilgili nasihat isteyen bir talebesine;
- Evladım, hanımına iyi davran, buyurdu. Ona karşı merhametli ol. Hukukunu iyi gözet. Yoksa kul hakkıyla ahirete gider ve çok piÅŸmanlık çekersin orada.
Genç sordu:
- Hanımı üzmek de kul hakkına girer mi efendim?
- Elbette. Hem bu hak, kul haklarının en mühimidir. Çünkü insan kiminle çok münasebette ise, onunla arasında kul hakkı çok olur. KiÅŸinin en fazla münasebette olduÄŸu kimse ise kendi hanımıdır.
|