İslam âlimlerinin en büyüklerinden Muhammed Masum Faruki “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Her ne olursa olsun, İslamiyet’i bildirmek, gençlere öğretmek, faydalarını açıklamak, düşmanların yalanlarını, iftiralarını cevaplandırmak lazımdır, buyurdu.
Sordular:
- Bu yapılmazsa efendim?
- Bilenler bildirmezlerse, ahirette cezadan, azaptan kurtulamayacaklardır. Ama bir şeye dikkat etmek lazım.
- O nedir efendim?
- Bu vazifeyi yaparken, fitne çıkarmamaya, dikkat etmeli, dikkatle çalışırken, kendine bir sıkıntı gelirse, bunu nimet bilmelidir.
Şaşırdılar:
- Nimet mi bilmeli efendim?
- Evet. Peygamberler Allahü teâlânın emirlerini bildirirlerken, görmedikleri sıkıntılar, çekmedikleri işkenceler kalmadı. Onların en üstünü olan bizim Efendimiz “aleyhisselam”; (Hiçbir Peygambere, benim çektiğim eziyet çektirilmedi) buyurmuştur.
İnsanların en iyisi
Bir gün de sohbetinde;
- Din adamlarının iyisi, insanların en iyileridir, buyurdu. Kıyamet günü, bunların mürekkepleri, şehitlerin kanları ile ölçülecek, bunların mürekkepleri ağır gelecektir.
Sordular:
- İnsanların en kötüsü kimlerdir efendim?
- Kötü din adamlarıdır.
- Bunlar kimlerdir efendim?
- İslamiyet’i, Kitaba ve Sünnete dayanmadan, kendi kısa aklına ve keyfine göre anlatan ve yazan kimselerdir.
Rabbim bundan razı mı?
Bir gün de buyurdu ki:
- Kardeşlerim, Allah için konuşan, Allah için dinleyen, Allah için çalışanın mükafatını, Allahü teâlâ verir. Müslüman, her işini yaparken kendine sormalı.
- Ne sormalı efendim?
- “Acaba Rabbim bundan razı mı, değil mi?” diye sormalı. Dinimize uygunsa yapmalı, yoksa vazgeçmelidir. Halis kul böyle olur.
|