Evliya-yı kiramın en büyüklerinden İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bazı sevdiklerine;
- Kardeşlerim, Cenâb-ı Hak, hepimizi, dünya ve ahiretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafa’ya “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi olmak saadetiyle şereflendirsin! buyurdu.
Ve açıkladı:
- Çünkü cenâb-ı Hak Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi, bütün dünya lezzetlerinden ve bütün ahiret nimetlerinden daha üstündür.
Şöyle devam etti:
- Mesela Ona uyan bir kimsenin, gün ortasında bir parça uyuması, ona uymaksızın, birçok geceleri ibadetle geçirmekten, kat kat daha kıymetlidir. Çünkü (Kaylule etmek) yani öğleden önce biraz yatmak, Resulullahın âdet-i şerifesi idi.
Bir misal daha verdi:
- Ve mesela Onun dininin emrettiği için, bayram günü oruç tutmamak ve yiyip içmek, Onun yolunda bulunmayıp senelerce tutulan oruçlardan daha kıymetlidir.
Son olarak;
- Yine İslamiyet’in emri ile fakire verilen az bir şey ki, buna zekat denir, kendi arzusu ile, dağ kadar altın sadaka vermekten daha efdaldir, buyurdu.
Vakit çok kıymetlidir
Bir gün de;
- Vakit, çok kıymetlidir, buyurdu. Ömrünü boş şeylerle geçiren kişi, tarlaya tohum ekmeyen kimseye benzer ki, hasat zamanı elbette pişman olur.
Ve ilave etti:
- Ölümü kendinize sevdirin. Nasıl olsa bir gün başa gelecek.
Mümin güler yüzlüdür
Bir gün de;
- Efendim, “Mümin daima güler yüzlü ve neşeli olmalı” buyuruluyor. Öyle değil mi? dediler.
- Evet doğru, buyurdu.
- Peki, bir şeye üzülmüşsek efendim?
- Olsun. Yine de o üzüntümüzü etrafımıza belli etmemeliyiz. Zira müminin neşesi yüzünde, hüznü kalbindedir.
|