Evliyayı kiramın en büyüklerinden İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, iyiliklerimiz ne kadar çok olsa da az görmeli, günahlarımız ne kadar az olsa da, çok bilmeliyiz, buyurdu.
Ve devam etti:
- Şöhret sahibi olmaktan, insanlar arasında iyi tanınmaktan çok korkmalı, titremeliyiz. Bu hususta hadis-i şerif de var.
Sordular:
- Nasıl efendim?
- Efendimiz “aleyhisselam”; (Din veya dünya işlerinde iyi tanınarak parmakla gösterilmek, bir kimseye zarar olarak yetişir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânın koruduğu kurtulabilir) buyuruyor.
Ve özetledi:
- İnsan, niyeti ve işleri, ne kadar halis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir.
Hizmetinize güvenmeyin!
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, hiç kimse dine yaptığı hizmetlere, İslamiyet’i kuvvetlendirmesine ve insanların doğru yola gelmelerine sebep olmasına güvenmemeli ve bunlarla övünmemelidir, buyurdu.
Sordular:
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü bu güzel işleri, kâfirler ve facirler de yapabilir.
Şaşırdılar:
- Kâfirler de mi efendim?
- Evet. Nitekim Resulullah efendimiz “aleyhisselam”; (Çok olur ki, Allahü teâlâ bu dinini facir kimse ile kuvvetlendirir) buyurdu.
Şimdi imkan elimizde
Bir gün de;
- Kardeşlerim, bu dünyanın bir dakikası, ahiretin bin senesinden, hatta sonsuz senelerinden daha hayırlıdır, buyurdu.
Sordular:
- Neden efendim?
- Çünkü ahirette Cehenneme giren kâfirleri, bir dakikalığına tekrar dünyaya yollasalar, o kısacık zamanda yapacakları tek iş vardır. O da, hemen kelime-i şehadeti söyleyip iman etmektir, öyle değil mi?
- Elbette efendim.
- Ama bu, mümkün olmayacak. Halbuki bu imkan şimdi ellerinde.
|