Evliyayı kiramın en büyüklerinden İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sohbetinde;
- Kardeşlerim, kalblerimiz hastadır, buyurdu. (Kalblerinde hastalık vardır) mealindeki âyet-i kerimede bildirilen kalb hastalığına yakalanmış olanların ibadeti ve taati fayda vermez, belki zarar verir.
Şaşırdılar:
- Zarar mı verir efendim?
- Evet. Nitekim hadis-i şerifte; (Çok Kur’an-ı kerim okuyanlar vardır ki, Kur’an-ı kerim bunlara lanet eder) buyuruldu.
Ve ilave etti:
- Başka bir hadis-i şerifte de; (Çok oruç tutanlar vardır ki, onun oruçtan kazancı, yalnız açlık ve susuzluktur) buyuruldu.
Sordular:
- Bu hastalık nedir ki efendim?
- Kalbin hastalığı, Hak teâlâdan başkasına tutulması ve bağlanmasıdır. Belki, kendisine bağlanmasıdır.
- Kendisine mi efendim?
- Evet. Çünkü herkes, her şeyi kendi için ister, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- Çocuğunu sevmesi, kendini sevdiği içindir. Malı, mevkiyi, rütbeyi hep kendi için ister. Onun mabudu, tapındığı şey, kendi nefsidir. Nefsinin istekleri arkasında koşmaktadır.
- Çare ne efendim?
- Çare, bu hastalıktan kurtulmaktır. Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkça, insanın kurtulması çok güç olur.
En mühim iki iyilik
Bir gün de sohbetinde;
- Çok sayıda iyilik vardır, buyurdu. Ama bunların en iyisi iki şeydir:
- Onlar nedir efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Biri doğru iman. Diğeri, insanlara karşı şefkatli olmaktır. Kötülük de çoktur. Ama kötülüklerin en kötüsü iki şeydir.
- Onlar nedir efendim?
- Biri kâfirlik, diğeri insanlara eziyet etmektir.
|