İkinci binin müceddidi İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, babası vefat eden bir sevdiğine başsağlığı diledikten sonra;
- Merhum babanızın ölümü acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise de, fakat kul için, sahibinin işinden razı olmaktan başka çare yoktur, buyurdu.
Ve devam etti:
- İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı kardeşim. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak bir şey yoktur.
Adam şaşırdı:
- Korkacak bir şey yok mu efendim?
- Evet. Hatta, böyle ölmek, bir devlet ele geçirmektir. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi sevgiliye kavuşturur. Ölmek, felaket değildir.
Adam bir daha şaşırdı:
- Ya ne felakettir efendim?
- Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir.
- Peki ölüler için ne yapabiliriz efendim?
- Ölülere, dua ile, istiğfar etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdatlarına yetişmek lazımdır. Ölünün mezardaki hali, neye benzer bilir misin?
- Neye benzer efendim?
- Denize düşüp boğulmak üzere olan kimseye benzer ki, kendisini kurtaracak birini bekler.
- Ölü ne bekler efendim?
- Meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine, bir dua gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir.
Nefsine uyan, sıkıntı çeker
Bir gün de sevdiklerine;
- İnsana sıkıntı veren şeyler nedir, bilir misiniz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Nefse tâbi olmak ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmaktır. Bu ikisine uymayan, sıkıntı çekmez.
|