Büyük Velilerden Seyyid Taha-yı Hakkâri “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Müminin ruhunun bedenden ayrılması, esirin hapisten kurtulması gibidir, buyurdu. Mümin öldükten sonra, bu dünyaya geri gelmek istemez.
Sordular:
- Hiç kimse mi istemez efendim?
- Yalnız ÅŸehitler, dünyaya geri gelip bir daha ÅŸehit olmak isterler.
Ve devam etti:
- Ölüm, her Müslüman için hediyedir. Bir adamın dinini, ancak mezarı korur. Mezardaki hayat ise, ya Cennet bahçelerinde bulunmak veyahut da Cehennem çukurlarında bulunmak gibidir.
Ölüme çare yok
Bir gün de sohbetinde;
- Ölüme çare yoktur, buyurdu. Ölümden kurtulmak, mümkün deÄŸildir. Kimsenin bir saniye bile yaÅŸamaya elinde imkanı yoktur. Eceli gelen ölür.
Ve devam etti:
- Ecel vakti, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir andır. Nitekim âyet-i kerimede mealen; (Ecelleri geldiÄŸi zaman, onu bir saat ileri ve geri alamazlar) buyurulmuÅŸtur.
Sordular:
- Herkesin öleceÄŸi yer de belli midir efendim?
- Elbette. Allahü teâlâ bir kimsenin ölümünü nerede takdir etti ise, o kiÅŸi malını, mülkünü, evladını bırakıp orada vefat eder.
İnsanları affedin!
Bir gün de nasihat istediler bu mübarek zattan.
Cevap olarak;
- YumuÅŸak olun, affedin, ihsanlarda bulunun ve akrabanızı gözetin, buyurdu.
Ve ekledi:
- Böyle yaparsanız, Cennette dereceniz yüksek olur.
Ve bir hadis-i ÅŸerif nakletti:
- Resulullah efendimiz “aleyhisselam”; (Dikkat ediniz. Size haber veriyorum! Cennetin yüksek derecelerine kavuÅŸmak isteyen, saygısızlık yapana yumuÅŸak davransın! Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsanda bulunsun! Kendisini aramayan, sormayan ahbabını, akrabasını gözetsin!) buyurdu.
|