Büyük Veli Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün sevdiÄŸi bir genç gelip;
- Efendim, size bir ÅŸey sormak istiyorum, diye arzetti.
Cevaben;
- Tabii evladım, sor, buyurdu.
- Efendim, biz Allah’a ve Resulüne iman ettik, Müslümanız elhamdülillah. Fakat bazen namazın kaç rekat olduÄŸunu bile ÅŸaşırıyoruz, namazda türlü iÅŸler geliyor aklımıza. Böyle kusurlu ibadetlerimizin bize faydası olacak mı ahirette? Yani bütün bu hatalarımıza raÄŸmen, Allahü teâlâ bize ne muamele edecek acaba?
Cevaben o gence;
- Bana bir bardak su getir! buyurdu.
Delikanlı koşup getirdi suyu. Tam arz edecekti ki;
- Dur, kal orda! buyurdu.
Genç durdu.
Büyük Veli;
- Åžimdi mesela ayağın halıya takılıp düÅŸsen. Elindeki bardak da düÅŸüp kırılsa ve su saçılsa etrafa. Başına gelen bu kazadan dolayı ben sana kızar mıyım? diye sordu.
- Kızmazsınız herhalde efendim.
- Elbette kızmam. Üstelik acırım. Çünkü sen o suyu bana getiriyordun. Ama böyle oldu, ne yapalım. İşte Allahü teâlâ da Onun emrini yaparken yaptığımız hata ve kusurlar sebebiyle bize kızmaz. Hatta acır ve affeder.
Åžöyle bitirdi:
- Onun merhameti sonsuzdur çünkü.
Münafık da namaz kılar
Bir gün de;
- Sadece namaz kılmakla bir insanın Müslüman olduÄŸu anlaşılmaz, buyurdu. Zira Peygamber efendimiz “aleyhisselam” zamanında münafıklar da namaz kılardı.
Ve ekledi:
- Allahü teâlânın sevgisine kavuÅŸmak için emr-i maruf yapmak lazımdır. Bu da, Ehl-i sünnet âlimlerinin Allah için yazdığı ilmihal kitaplarını alıp, köylere, gençlere yaymakla, dağıtmakla olur.
|