Evliyayı kiramdan Seyyid Abdülhakim-i Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bazı gençlere;
- Allahü teâlâ kime ne imkan vermişse, onu Allah yolunda, cihat uğrunda, emr-i maruf için sarf etmesi gerekir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Sarf etmezse, namazı terk etmiş gibi, orucu terk etmiş gibi, zekatı terk etmiş gibi vebal altında kalır.
Sordular:
- Neden efendim?
- Çünkü bu din, bizden öncekilerin canlarıyla, mallarıyla, her türlü fedakârlıklarıyla bize kadar gelmeseydi, biz bugün Müslüman değildik belki de.
Şöyle devam etti:
- Ama ecdadımızdan Allah razı olsun ki, aynen eshab-ı kiram gibi, onlar da terk-i diyar ederek, terk-i vatan ederek Viyana kapılarına kadar gittiler, oralara İslamiyet’i götürdüler. Hem de bir daha dönmemek üzere.
Şöyle bitirdi:
- Biz de, o mübarek ceddimizin evlatları, torunları olarak, dinimizi yaymaya çalışmalıyız. Yoksa mesul oluruz mâzallah.
Arşa kadar nur yükselir
Bir gün de bazı tanıdıkları;
- Efendim, Kur’an-ı kerim okumanın fazileti nasıldır? diye sordular.
Cevap olarak;
- Kur’an-ı kerimi okumak çok sevaptır, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Hadis-i şerifte; (Kur’an-ı kerim okunan evden, Arşa kadar nur yükselir) buyuruldu.
Ve devam etti:
- Ebu Hüreyre hazretleri “radıyallahü anh” da; (Kur’an okunan eve, bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytanlar oradan kaçar) buyurmuştur.
Ayrıca;
- Kur’an-ı kerimi dinlemek de çok sevaptır. Hadis-i şerifte; (İnsanın dinlediği bir âyet, kıyamette kendine nur olur) buyuruldu.
|