Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Bâkibillah “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sevdiklerine;
- Allahü teâlâ, bütün mahlukatın rızkına kefildir, buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Eski âlimlerden biri, talebesinden birine sordu:
- Kaç senedir yanımızdasın evladım?
- Otuz senedir efendim.
- Peki bunca yıldır bizden neler öÄŸrendin?
- Sekiz ÅŸey efendim.
- Sadece sekiz ÅŸey mi?
- Evet efendim. Bu kadarı da bana yetiyor zaten. Çünkü dünyada ve ahirette rahat etmenin bu sekiz ÅŸeye baÄŸlı olduÄŸunu iyi anladım.
Pekâlâ, bu sekiz ÅŸeyden birini söyle de ben de anlayayım.
- Åžöyle arzetti:
- Efendim, insanlara baktım. Gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uÄŸraşıyor. Bu yüzden haram ve ÅŸüpheli ÅŸeyleri de alıyorlar ve bu uÄŸurda çok zillete, hakaretlere katlanıyorlar.
- Evet evladım.
- O zaman meal-i alisi; (Allahü teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yer yüzünde bir canlı yoktur) olan âyet-i kerimeyi düÅŸündüm. Kur’an-ı kerimin elbette doÄŸru olduÄŸunu ve o canlılardan birinin de ben olduÄŸumu bildim.
- Sonra evladım?
- Allahü teâlânın rızkımı göndereceÄŸine söz verdiÄŸine, elbette göndereceÄŸine güvenerek, Onun emrettiÄŸi gibi çalıştım.
Hocası memnun olmuştu.
- Aferin evladım, ne iyi yapmışsın, seni tebrik ederim, buyurdu.
Hangi iman kâmildir?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Efendim, imanın kâmil olmasının alameti nedir? diye sordular.
Cevaben;
- İmanı kâmil olanlarda iki haslet bulunur, buyurdu. Birincisi, eline sevdiÄŸi bir ÅŸey geçse, onu hemen bir din kardeÅŸine verir.
Sordular:
- İkincisi nedir efendim?
- İkincisi de verdiÄŸi zaman öyle çok sevinir ki, alan kimse bu kadar sevinemez.
|